Daha önce de belirtildiği gibi, kadınla erkeğin birbirlerinin gerçeklerini anlayabilecek bir arkadaşlık düzeyini gerçekleştirememiş olmalarının, çocuklarıyla olan ilişkilerine ne oranda yansıyacağını kestirebilmek oldukça güçtür. Duygusal düzeyde bir beraberliği gereğince öğrenememiş olmanın, bir sonraki kuşağa öğretilebilecekleri de çeşitli
Bu kitap girilebilecek en büyük kapıdır; bütün kapılar kapansa bu kapı asla kapanmaz. O, düşünceleri sağa sola meylettirmeyen dosdoğru yoldur, arzuları saptırmayan Zikr-i Hakîmdir; âlimlerin kendisine bir türlü doyamadığı semâvi bir kitaptır. Onun mucizeleri asla son bulmaz. Bu kitabın bulutları gitmez, ayetleri bitmez, bilgileri gelişmez. Onun
Reklam
Gerçek yalnızlık her insanı korkutur. Buna karşılık, yalnız kalmaktan korkmak bir insandan diğerine farklılık gösterir. Kimi insan için bir bozkırın sonsuzluğunu seyretmek bile ürkütücü duyguların yaşanmasına neden olurken, bir diğeri için doğa ile baş başa kalmak doyurucu bir yaşantıdır. Kimi insan mutlak bir sessizlikte paniğe kapılabildiği halde, bir diğerinde böyle bir durum dinlendirici bir etki yaratabilir. Bu farklılığın ardındaki neden, yaşadığımız kültürden kaynaklanmaktadır. Günümüzde insanlar kendi kişiliklerini değerlendirmede, hatta kendi varoluşlarının bilincini yaşamada, diğer insanlarla olan beraberliklerinden aşırı oranda etkilenmekteler. Bir başka deyişle, bir insanın kendi gerçeklerini algılayış biçiminde diğer insanların onun hakkında söyledikleri ve düşündüklerinin payı oldukça önemlidir. İşte bu nedenledir ki, insanlar yalnız kaldıklarında ya da dış dünyadan soyutlandıklarında, benliklerinin sınırlarını yitiriyormuşçasına bir duygu yaşayabilir ve öznel benlikleriyle nesnel dünyanın ayrımını yapmakta güçlük çekebilirler. Dolayısıyla, bir insanın kendi benliğini ne ölçüde diğer insanların görüşlerine göre değerlendirdiği, o insanın yalnız kaldığı zaman yaşayacağı korkunun oranını belirleyen en önemli etmenlerden biridir. Ama, yine de, yalnız kalmanın ne zaman insanın yaratıcı güçlerine etkinlik kazandıracağını ve ne zaman ruhsal dengesinin bozulmasına neden olabileceğini kestirebilecek ve değerlendirebilecek bilgilere sahip olduğumuz söylenemez.
Ömrüm boyunca hiç kaba el emeği harcamamış ya da bulaşıkçılık işi yapmamıştım. Yaşamım boyunca kendi halinde, olaysız, yerleşik biçimde yaşamıştım; düzenli ve doyurucu bir gelire dayanarak köşesine çekilmiş bir edibin yaşamıydı tam da. Hareketli yaşam ve atletik sporlar asla ilgimi çekmemişti. Çocukken babamın ve kız kardeşlerimin beni adlandırdığı gibi, her zaman bir kitap kurdu olageldim.
Güçsüz ya da cinsel gücü sebatsız bir erkekle evli sadık eşler, ömürlerini kocalarının yinelenen başarısızlığıyla ilgili bir fikirleri olmadan geçirebilirler. Çünkü onların cinsel deneyimlerini aynı türden daha doyurucu başka deneyimlerle kıyaslama olanakları yoktur.
eyvah, kavga var, hemen bi kahve yapıp geliyim :D
(...) Ebû Bekir er-Râzî- Gerçekten de öyle oldu. Benim mekân hakkındaki düşüncem tıpkı Eflâtun’unki gibidir. Senin savunduğun ise Aristoteles’in görüşüdür. Ben zaman ve mekân hakkında bir kitap yazdım. Bu konuda daha doyurucu bilgi edinmek istiyorsan o kitaba başvur. Ebû Hâtim er-Râzî- Benim ne o kitaptaki fikirlerden, ne de Eflâtun’la Aristoteles’in bu konudaki görüşlerinden haberim var. Bırak kitap tavsiye etmeyi de kendi tezini ispatla!.. Ebû Bekir er-Râzî- Ben söyleyeceğimi söyledim. Ebû Hâtim er-Râzî- Bu konuşmadan sonra sustu ve ben kendisine dedim ki: Bu konu burada bitti; ama sen hem şu “beş ezelî ilke”den başka ezelî varlık kabul etmiyor, hem de âlemin yaratılmış olduğunu söylüyorsun, değil mi? Ebû Bekir er-Râzî- Evet. Ebû Hâtim er-Râzî- Acaba bu beş ilkeden hangisi âlemi yaratmıştır? Ebû Bekir er-Râzî- Evet. Ebû Hâtim er-Râzî- Susma konuş! Bu mesele üzerinde konuşmak sus-maktan daha iyidir. Âlemin yaratılış sebebiyle ilgili olarak dehrîlerle aramızda çok tartışmalar olmuştu. (...)
Sayfa 310Kitabı okudu
Reklam
*-Ben doğu felsefesini, Batı'nınkinden daha doyurucu buluyorum. Sordun diye söylüyorum. - Öyle mi? felsefe diye ne demek istiyorsun? Seks filan mi yani? Bu işler Çin de daha mı iyi? Ne demek istiyorsun?... - Onlar seksi hem maddi hem de manevi bir yaşantı olarak görüyorlar...-... Ama bu işi kiminle yaptığına bağlı tabi... Biliyorum hatta sanatsal filan yanları var. s.139 *Bu entelektüel dedikleri herifler, her şey denetimleri altında değilse, entelektüel bir konuşmadan hiç hoşlanmıyorlar... ..En korktuğu şey, birinin ondan daha akıllıca bir şey söyleyecek olmasıydı.s140 *Tüm bu yakışıklı herifler hep aynı. Lanet saçlarını taramaları biter bitmez, hemen yanınızdan sıvışıyorlar. s.145 *Ne yaparlarsa yapsınlar da beni lanet bir mezara tıkmasınlar. Pazar günleri millet gelip karnınızın üstüne bir sürü çiçek filan koyacak, daha bir sürü zırvalık. Öldükten sonra çiçeği kim ne yapsın? Yani... s.147 *Ne gülünç şeydi. Anlamadıkları bir şeyler söylediniz mi, millet ne isterseniz yapıyor böyle. s.149 *...çünkü doktorlar Tanrı'nın işine karışamazlar. s.154 *Ona bir şey anlatıyorsanız sizi mutlaka dinler.İşin gülünç yanı da çoğu zaman neden söz ettiğinizi anlıyordur.Gerçekten anlıyordur.s.158 *İyi bir herif olup yine de moral bozucu olabilirsin.s.159 *Bir insan öldü diye onu sevmekten vazgeçmek zorunda mısın,Tanrı aşkına;özellikle de hayatta olanlardan bin kez daha iyi kalpli bir insansa?.s.161 *Neyse işte şu anı seviyorum...Bu çok çok gerçek bir şey! s.161
Yapı kredi yayınlarıKitabı okudu
"Tanri bize, bir dereceye kadar kendi yazgimizi yazabilme gucunu vermis. Arada canimiz bize yasak olan bir besini ceker, ayaklarimiz bizi yanlis yollara suruklemeye calisir. Boyle zamanlarda ne ruhumuzu perhize koymaya gerek var, ne de duragan kalmaya. Yapacagimiz is ruhumuza baska turlu bir besin bulmaktir. Yasak olan meyve kadar doyurucu, ama daha temiz, daha yararli bir sey. Ayaklarimizi daha dogru bir yola cevirmeliyiz: oteki yoldan daha cetin bile olsa ayni derecede genis, oyalayici bir yol bulunabilir..."
Sayfa 503Kitabı okudu
Halkın sessiz, bitmez tükenmez sabırla dolu bir kederi vardır. Bu keder kabuğuna çekilmiştir, hiç sesi çıkmaz. Bir de gözyaşlarıyla taşan, sonra da kendini kapıp koyveren bir keder vardır. Bu hal en çok kadınlarda görülür. Ama bu da sessiz kederden daha hafif değildir. Sızlanmanın doyurucu yanı içteki acıyı deşip taşırmaktan ibarettir. Böyle bir keder avunma da istemez, çaresizlik onun besinidir. Sızlanmalar, kanayan yarayı büsbütün azdırmak ihtiyacından başka şey değildir.
Sayfa 56 - İş Bankası kültür yayınlarıKitabı okudu
162 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.