C.K.

Reklam
Katıldığım her "eğitimde" aklıma bu cümle gelir.
İçindeki zekice tarafın büyük kısmını zorunlu bir vergi gibi feda etmeden kolektifin sınırlarını aşabilen yoktur.
Sayfa 153Kitabı okudu
Düşmanını affetmek üzerine.
Düşmanların birbirine iyilik yapması doğal mıdır? Yaralı ve kanlı kurban, onu lime lime eden kan sıçramış pençeleri sevebilir mi?

Reader Follow Recommendations

See All
Friedrich Schlichegroll Mozart hakkında şöyle diyor
Bu ender varlık, sanatı söz konusu olduğunda erken büyüdüğü kadar, diğer bütün konuların neredeyse tamamında çocuk kaldı.
Sayfa 103Kitabı okudu
Claudio Monteverdi diyor ki;
Kısa sürede çok yazmak zorunda kalırsam metne uygun müzik bestelemek yerine yalnızca nota ören biri olurum.
Reklam
Kendine dönmüş bir yaşam biçimi bizi kendimize geri verir.
Bizim gibi yeraltı insanlarını dizginlemek gerekiyor. Kırk yıl boyunca tek bir söz söylemeden yeraltında durabilir ama gün ışığına çıkıp konuşmaya başlarsa durmadan konuşur, konuşur, konuşur...
İlerlemek için sıkıntı çekmek şart.
Büyümek, olgunlaşmak konforlu bir yolculuk değildir, alıştığını bırakmayı, konforundan vazgeçmeyi gerektirir.
Sayfa 177Kitabı okudu
Ve bütün bunların ortasında bir ben kalırım, hiçbir sevginin evlat edinmediği, hiçbir dostluğun oyunlarına almadığı, yüzüstü bırakılmış, zavallı bir çocuk.
Sayfa 134Kitabı okudu
Uzaktaki umut belki de beklediğimiz şey değildir.
Bir tabloda hayranlıkla seyrettiği manzaraların içine girince, genellikle hiç rahat edemez insan.
Sayfa 112Kitabı okudu
Reklam
"Kayıp yaşamın bedelidir; kaldığın sürece ödenmesi gereken olağanüstü kira."
Çaba göstermek bazen de manasızdır.
Asla değişmeyeceğini; başka birine dönüşmek için hala biraz inancın ve zamanın kalmış olsaydı da dönüşmek istemeyeceğini; istesen de beceremeyeceğini çünkü muhtemelen dönüşebileceğin bir şey olmadığını anlarsın.
Ve mutluluk oyunu oynayan yoksul çocuklar gibi, ekmek kırıntılarına pasta diyerek yaşarız.
Ortalama düzgün bir insanın konuşmaktan en çok zevk aldığı konu nedir? Kendisi. O halde ben de kendimden söz edeceğim.
Bir tanrı olsaydı, o doğa olurdu.
Spinoza'nın tanrısı gayrişahsiydi ve insan niteliklerinin hiçbirine sahip değildi; dolayısıyla kimseyi günahları yüzünden cezalandırmazdı.
Sayfa 125Kitabı okudu
Reklam
Ne var ki görünüşler aldatıcıdır. Gördükleri gölgelerdir, gerçeklik değil.
Bir hastam kendini uzun tahta ayaklıklarla yürümüş gibi hissettiğini söylemişti. Her zaman uzun tahta ayaklıklarla yürümüş olan bir insan kendi ayakları ile yürüyen insanları, ona daha kısa boylu daha sıradan gözükseler de, sürekli kıskanmaz mı?
Beni anlamıyorlar. Ben, bu kulaklara göre ağız değilim.
Suçluluk duygusundan kurtulmak
Ancak "yeni, gerçek suçlar işleyerek kendimizi bu duyguya karşı savunmaya kalkışmadığımız" zaman ondan kurtulabiliriz.
Gelecek geçmişi anlamakla şekillenir.
Fakat rahatsızlığımıza gerçekten çare arıyorsak "kendini aldatmalar" üzerine inşa ettiğimiz kalemizden çıkmak zorundayız.
Reklam
Zamanın ve mekanın akışının tersine kaçsam, şu dünyadan o manzaraya firar etsem bile, asla yanıma gelmeyecek. Ne olduğunu bilmeden, boşu boşuna bir şeyleri beklemiş olacağım ve sonunda gece ağır ağır çökecek.
Ancak emirlere uyduğu hissinden kaçınmak isteyen erkek, kadının istediğini yapmadan önce içgüdüsel olarak bekler, çünkü bu işi özgür iradesiyle yapıyor olduğunu hayal etmek ister. Bunun sonucu ise "dırdır" olur, çünkü kadın istediğini tekrarladıkça erkek onu yerine getirmeyi biraz daha erteler.
İnancın hayaletlerini bırakıp aklın hortlaklarıyla haşır neşir olmak, sadece ve sadece yeni bir hapishaneneye geçmek demektir.
"Ne zevk, ne ün, ne iktidar. Özgürlük, yalnız özgürlük."