Eğer Kur'an'ın "Namaz kılınız!" buyruğunun nasıl anlaşılması gerektiğini Allah Rasulü (s.a.v) Ümmet'ine göstermeseydi, bugün herkesin hevasına göre bir "namaz" şekli olacaktı. Kimi "salat" tan dua etmeyi, kimi mücerred bir halde Allah'a yönelmeyi anlayacak; kimi namaza ayakta, kimi oturarak başlayacak; kimi her rek'atta bir secde, kimi üç secde yapacaktı. Kimi farzları bir, kimi iki rek'at kılacaktı. Ne var ki Allah Azze ve Celle kullarına rahmet etti, Peygamber-i Ekber'i (s.a.v) gönderdi; O da Sünnetiyle İslam'ı derin ihtilaflara medar olmaktan korudu.
GAZEL 1
Ben umardım ki seni yâr-ı vefâdâr olasın
Ne bileydim ki seni böyle cefâkâr olasın
Hele sen kâide-î cevrde eksik komadın
Dostluk hakkı ise ancağ ola var olasın
Reh-i âşkında neler çektüğüm ey dost benim
Bilesin bir gün ola aşka giriftâr olasın
Sözüme uymadın ey asılası dil dilerim
Ser-i zülfüne anın âhiri berdâr olasın
Sen ki cân gülşeninin bi gül-i nevrestesisin
Ne revâdır bu ki her hâr ü hasa yâr olasın
Beni âzâde iken aşka giriftâr itdin
Göreyim sen de benim gibi giriftâr olasın
Bed-duâ etmezem ammâ ki Huda’dan dilerim
Bir senin gibi cefâkâra hevâdâr olasın
Şimdi bir hâldeyüz kim ilenen düşmanına
Der ki Mihrî gibi sen dahi siyeh-kâr olasın
Duâ eden kişi de huzur ve huşu ile edâya çalışacak. Ancak talep edenin duâsına icâbet edilir. Hâlbuki ezberlediği bir duâyı dili ile söyleyip kalbden başka şeylerle meşgul olan kişi 'Kalplerinde olmayan şeyi ağızlarıyla söyleyecekler' (Fetih, 11) âyetinin sırrına masdak olduğundan duâsına icâbet olunmaz. Çünkü nazargâh-ı ilâhî kalbdir. / Sami Ramazanoğlu
“Zorunlu Kazâ” kayıtsız şartsız yerine getirilmesi gerekli olan kazâlardır.
Bu kazâ ne sözlü duâ ile ve ne de fiili duâ ile ya’nî tedbirler ile önlenemez.