Bu kitabı da okuyarak Puşkin maratonunu tamamlamış bulunmaktayım. Puşkin'i bu kitapla tanımıştım ve dönüp dolaşıp bu kitaba geri döndüm. Aslında ne kadar incelemeyi ve not tutmayı sevsem de kısa eserler daima ilgimi daha çok çekmiştir, çünkü dikkat dağınıklığı ile uğraşıyorum ve bir süre sonra 700-800 sayfalık eserlerdeki olayları karıştırır hale
Bu kitapta okuyacağınız kısadan uzuna hikayelerde, Yüzbaşının kızı adlı romanında ve bunların içinde de serpiştirdiği şiir örneklerinde (asıl şiirleri başka bir kitaplarda) Rus edebiyatının kurucusu namını boşu boşuna haketmediğini gösteriyor Alexander Puşkin. Gogol ve Lermantov’un mihmandarı Puşkin Fransız ve İngiliz romantizminin etkileriyle başlayan hikayelerini soğuk rus realizmiyle (gerçekçiliği) bitirerek insanı şaşırtıyor. Gogol, Dostoyevski ve Tolstoy gibi daha niceleri için yollarına gerçekçiliğin taşlarını döşemiş sanki; yer yer Rus burjuvazisini taşlamış, yer yer kazaklarda dahil olmak üzere halkın tüm sınıflarına yapılan haksızlıkları gözler önüne sermiş, Çarlık ve onun feodal beylerine karşı feodalizme karşı isyan eden eşkiya, mağdur ve köylüleri sempatik göstermişki Çar’a bu kadar yakın olup onun sistemini o yaşlarda eleştirmek büyük bir yürek ister. Zaten Erzurum’a Yolculuk’da da yol boyunca Çarlık karşıtı Dekabrist arkadaşlarıyla rastlaşıyor ya da buluşuyor. Kurgu mükemmelliği, akışkan ve hareketli bir dil ve beklenmedik süprizleri öyle ustalıkla harmanlamışki hikayelerinde ve romanında… Özellikle Menzil Bekçisi, Dubrovski, Maça kızı, Mısır geceleri ve Yüzbaşının Kızı tekrar tekrar okumaya değer Dünya Edebiyatın Tarihsel Bir Anıtı olan PUŞKİN’in…. Okuyun, Okutturun!
Küçüklüğümde okudum ilk kez onu. Rus edebiyatına girişim hatta hayranlığımdı, kısa romanı Dubrovski. O romantik ve biçare Robin Hood tarzı kahramanın yine de gerçekçi ama Rus motifli hikayesi.
Şiirlerini okumadım ancak Rusların kendi deyimleriyle en büyük şairleri saydıklarını bilirim. Dolayısıyla Yüzbaşının Kızı (ayrıca yorumlayacağım) gibi dev
Mürekkep yalamışlar takımının satılık vicdanlarıyla alay edenlerin başında her zaman kendisi bulunduğu halde, bir iftiraya kurban gitmek düşüncesi aklının ucundan bile geçmiyordu..
Kitap 8 farklı öyküden oluşuyor. Öykülerin isimleri sırasıyla şöyle;
-Düello
-Kar fırtınası
-Tabutçu
-Menzil müfettişi
-Köylü küçük bayan
-Maça kızı
-Mısır geceleri
-Dubrovski
Ben en çok maça kızı isimli öyküyü beğendim. Öyküdeki Hermann isimli karakteri Dostoyevskinin Raskolnikofuna benzettim ama Hermanna biraz gıcık olmuştum o yüzden hikayenin bitişi beni baya tatmin etti :) Puşkinle ilk defa bu kitapla tanıştım ve genel olarak kalemini beğendim, alıştığım tarzlardan bi tutam farklı, güzel bi tarzı var bence. Lügatıma "Puşkinimsi bir tat" diye bir deyiş katıyorum. Bu tarzı böyle ifade edicem bundan sonra :)) Velhasıl, pek bilinmeyen nadide eserlerden. Popülaritesi düşük diye es geçmeyin, şans verin bu güzelliğe.. Okuyacak kitapkurtlarına keyifli okumalar diliyorum şimdiden
DubrovskiAleksandr Puşkin · Engin Yayıncılık · 2018959 okunma
Puşkin, akla çoğu zaman şair kimliği ve şiirleriyle gelir ancak bu eserinde ise düz yazılarını görmekteyiz. Kitabın içerisinde birçok hikayeler ve romanlar ile birlikte, Puşkin'in 1929 yılında Erzurum'a yaptığı yolculuğa ait notlar yer alıyor. Aleksandr Sergeyeviç Puşkin'in okuduğum ilk kitabı oldu. Puşkin, Rus edebiyatının mihenk taşı olarak da bilinir ve bu kitabı okuduktan sonra bende de aynı kanaatler oluştu. Dostoyevski, Tolstoy ve Çehov gibi ünlü isimleri etkilediği, bu eserinde görülebiliyor. Ben özellikle; Dubrovski, Maça Kızı ve Yüzbaşının Kızı bölümlerini beğendim.
Yazılarında yoğun bir şekilde realizm etkisi görülüyor. Söylenenlere göre Tolstoy, 'Yüzbaşının Kızı' eserini okuduktan sonra ondan çok etkilenmiş daha sonra Savaş ve Barış'ı yazmıştır. Ayrıca Dostoyevski'nin, Puşkin'in 'Maça Kızı' hikayesindeki Hermann karakterine övgü yaptığı görülüyor. Buradan, edebiyat dünyasındaki meşhur 'Raskolnikov' karakterini oluşturmasında ilham aldığı düşünülüyor. Özellikle Rus edebiyatı sevenlere bu eseri tavsiye ederim.