Bana dönek demiş itin birisi
Açığım ne imiş sor hele
Eli çatlamamış ayı irisi
Sen bizim köylerden geç hele.
Köylüden yanadır toprak görmemiş
Viskiden gayrıya dudak sürmemiş
Ömür boyu serçe bile vurmamış
Ona iki göz, bir dil, iki dudak vermedik mi?
Ve ona iki yolu göstermedik mi?
Fakat o, sarp yolu göze alamadı.
O sarp yol nedir, bilir misin?
Köle âzat etmektir
Veya bir kıtlık gününde yakını olan bir yetimi yahut aç açık bir yoksulu doyurmaktır.
Sonra iman edip birbirlerine sabrı tavsiye edenlerden ve acımayı öğütleyenlerden olmaktır.
İşte bunlar hakkın ve erdemin yanında olanlardır.
Âyetlerimizi inkâr edenler ise bâtılın ve erdemsizliğin yanında olanlardır.
Onların hakkı, üzerlerine kapatılmış bir ateştir.
(Beled/8-20)
Çay bardağında
Bırakılan dudak payı
Kadar bile
Uzak kalamam
Gözlerine
Yakın olsun isterim
Ellerime ellerin
Yanındaki beton binaya
Yaslanması gibi
Köhne bir evin
Seni bir çivi
Gibi çaktım
Çünkü beynime
Ve toplayıp
Bütün kerpetenleri
Attım denize
Eksik bir yüz
Tükenmez kalemin maviliğinde
Tek gözler
Yarım burunlar
Biraz dudak
Hangi kadınlar bunlar
Hiç görmediğim
Birbirine benzer
Ben miyim?
Belki.
Tükenmez kalemin izlerinden de gidilir mi?
Emre idi,
İlk o başlattı
İri gözlerin altında
Yarım kalan kadın yüzlerini
İlkokuldaydık daha
Üstelik şu meşhur çizgi kadınlar da yoktu
Şimdi arayıp bulsam
Hadi biz de tükenmez biraz kadın yüzü basalım çizelim her yere diye
Dali bıyıklarıyla güler
Herkesin beklentisini boşa çıkarmış
Bu kadına.
Yağmurda ıslanmayı sevmeyen insanlar, şiiri de sevmez. Papatyalar onlar için sıradan bir çiçek. Çay hararet almaktan ibarettir. Oysa yağmurdur hüznü gizleyen. Sonrasında toprak kokusunu getiren. Şiirdir söylenmeyenleri kağıda döken. Papatyadır sevdanın en masum hali. Ve çay dert ortağıdır bekleyenin. Demindedir hasret. Dudak payı kadar bile uzak kalmak istemez kimse sevdiğinden. Seviyorum yağmurda ıslanmayı. Şiiri, papatyaları, çayı. Ve aramızdaki tek uzaklık olsun, çayımdaki dudak payı...
Ümit ÜSKÜDAR
Öğrenmesi gerekli biliyorum; tüm insanların dürüst ve adil olmadığını, fakat şunu da öğret ona: Her alçağa karşı bir kahraman, her bencil politikacıya karşı kendini adamış bir lider vardır.
Her düşmana karşı bir dost olduğunu da öğret ona.
Zaman alacak biliyorum; fakat eğer öğretebilirsen, kazanılan bir doların, bulunan beş dolardan daha değerli
Odanı topla, Lana dinle,daha çok meyve ye, rimel sür, yüzünü buzla, 2000'lerin filmlerini izle, eksik ödevlerini bitir, vogue güzellik sırlarını izle, göz kalemi ve dudak parlatıcısı kullan, saçını düzelt, telefonla daha az vakit geçir, daha çok su iç ve yeni bir makyaj görünümü dene🩷✨
Ben katlıyorum. Yakışıklılığa/güzelliğe aldanıp bir yola çıkılıyor. Evlendikten bir süre sonra karşıdaki kişi sıradanlaşabiliyor. Yani mutlu bir evliliğin sırrı salt cinsellik değildir.
Doğan Cüceloğlu'nun da dediği gibi "güzel dudak ve çekici kalçalar, mutlu bir ailenin temeli olmaya yetmez."
Bence evliliklerin temelinin zayıf başlamasının en başta gelen nedenlerinden biri, kişilerin cinsellik duygusu içinde diğer gereksinimlere körleşmeleri, tümü görmemeleridir.
Mimarî alanı çağın ve kapitalin işgalinden kurtarmak için mimarlığı felsefe ile buluşturmak gerekiyor.. Öncelik insan ruhunu esas almaktır.. Estetik deyince aklınıza yüz gerdirme, dudak şişirme, burun kaldırma geliyorsa oturup bir düşünün..