Yarım kalmış bir roman olmasına rağmen tokluğuyla, duruluğuyla ve Yusuf Atılgan çizgisine aykırılığıyla hayli ilgi çekici bir dönem hikayesi..
Kurtuluş Savaşı yıllarında Manisa'nın bir köyünde (Hacırahmanlar) başlar öykü ve geriye dönüşlerle devam eder..
Besleme olarak çalışıp sonradan evden kaçan (Selim) ve Milli Mücadele yıllarında çete liderliğine dek uzanan bir karakterle aynı evin oğlunun (Ali 'Tokuç Osman'nın oğlu) arasındaki arkadaşlık çerçecevesinde gelişir öykü ana hatlarıyla..
Selim oradan oraya kaçarken Esma Hanım ile karşılaşır, Esma Hanım ; Dul bir kadındır, kocası çayda boğulmuştur. Nifçayı kıyısında 20 dönüm bağı olan biridir. Selim bu kadının bağında çalışır. Kadın orta yaşlı, Selim de 15-16 yaşlarında bir oğlandır. Bir gün ateşlenir, hastalığı geçince Esma Hanımı koynuna alır, daha sonra nikahlanırlar ona bir çok şey öğretir Esma Hanım.
Öykünün içinde tarih akış çok iyi verilmiştir. İttihat ve terakki örgütü, padişah, Kanun-i Esasi, meclis, hürriyet gibi konulardan bahseder.
Selim ve Esma Hanımın takip ettiği gazeteler vardır bunlar dönemimizde ve olayla çok güzel birleştirilmiştir.
Öykünün içinde Hüseyin Rahmi Gürpınar' ın Muhabbet Tılsımı adlı kitabından bahseder.
Selimin askerliği, Balkan savaşları, Yunan'ın İzmir'i işgali anlatılır savaşta Manisa da neler olduğu nasıl savaşırdım selin ve askerde tanıştığı arkadaşı üzerinden çok başarılı bir şekilde anlatılır.
Hem edebiyat hem de tarihi açıdan çok kıymetli bir kitap olduğunu düşünüyorum. Herkese tavsiye ediyorum.