Gözlerinde kaybolan, bu sabahsız gecelere hapsoldum
Anılar duman olmuş, yaş olur kanamaz yarem
Bir umut nöbetlerdeyim aşkın kötü huylu bir kanser gibi sarmış yüreğimi
Hiç halim yok zaten
Geçenlerde Diyanet görevlisi bir hocamız sohbet esnasında şöyle bir anısını anlattı:
"Dine mesafeli olan, inançla ilgili farklı sorular soran ve bir türlü ikna olmayan bir öğrencim vardı. Ben elimden geldiğince onun şüphelerini gidermek üzere ilmî cevaplar vermeye çalışıyordum. Sonra bir hayır kermesinde kendisine görev verdim. O kermeste
Sevmek ve sevilmek.
Kızmamak ve kırılmamak.
Vermek ve almak.
Dengenin iki kefesi mi olurdu yalnızca?
Ya ikiden fazlaysa..
Ya sonsuz ihtimallerde bir olansa.
Elimi uzatsam ateşe yanmayabilir miyim?
Ya da soğuk yeller estiğinde üşümeyebilir?
Peki ya uzaklarda mı yakınlarda mı hissetmek evladır?
Şu dünyanın Yabancısı olmak mı yerlisi olmak mı evla?
Ne dengenin bir kolundayım ne de ateşe uzanınca yanmam.
Bir garip hâl içinde dolanırım.
Ne yeller üşütmez ne de gözlerimde bir duman..
Ben yandıkça soğurum belki de
Soğudukça yanarım,
Bir yansımam kalır dünyaya da
Ziyaretçi bir kaşiften başkası olmam.
Tuğba Çabuk