İbn Hazm'ın sayfaları beni çok etkiledi; aşkı, sağaltımı kendi içinde olan, başkaldıran bir hastalık olarak niteliyordu, çünkü bu hastalığa yakalanan insan sağaltılmayı dilemez; aşk acısı çeken iyileşmek istemez (Tanrı bilir, doğru!). O sabah her gördüğüm şeyin beni niçin böylesine coşkulandırdığını, aşkın, Anciralı Basilio'nun da
Bir zaman lâle de sendin bize, peymâne de sen,
Bağda ırmaktın akan, bahçede rüzgârdın esen.
Göl sanırdık ne zaman dalsak elâ gözlerine,
Seyrederdik seni günlerce gülistan yerine.
Saçlarındaydı bütün tılsımı binbir gecenin,
Seher alnında, şafaklar gülüşündeydi senin.
Aramazdık gece mehtabı yüzün parlarken,
Bir uzak yıldıza benzerdi güneş sen
''Sevgilim, bir gün elbet aşktan bahsedeceğiz. Aşk, dünyanın en hafif giysisi, giyindim. Dilimi damağıma yapıştırdım ve gizlice söyledim: Sevgilim. Biliyorum bitiyorum, azalarak değil hem de serin bir çizgiyle ayrılıyorum kendimden... kurunun yanında yandım, elmalarla karıştım, ağırıma gitti, sustum ve belki artık ben de nezaketi elden