Ramazanın on yedinci pazartesi günü, Allah'ın Resûlü Hira dağındaki mağarada..
Bir gece evvel rüyalarında muazzam bir şekil, bir heybet, bir sûret, bir edâ, bir ışık, bir renk görmüşlerdir. Bu <<Na-mus-ül - Ekber>> sıfatlı Cebrail'dir. Büyük ve sultan meleklerden bir tanesi..
Pazartesi günü mağarada murakabe ve ibadetin en derin anında, Allah'ın sevgilisine dünya ve madde perdesinde görünüverdi.
İnsanoğluna mahsus olmayan ufukların ötesindeki bu manzara karşısında ne hâle gelmiştir?
Birdenbire gökler bir perde gibi açılır ve arkasından sonsuzluk âleminin kadrosundan bir şahsiyet, bütün madde tezahürlerini yakıp kül edici, cisim üstü bir cisimlenişle görünüverirse insan ne hâle gelir?
Melek o ânâ kadar öteler âlemini tanımayan fakat bütün alemlerin tacı ve efendisi olarak yaratılmış bulunan peygambere hitap etti.
- İkrâ (oku)..
Âlemlerin Fahri dehşetler ve haşyetler içinde cevap verdi:
- Ben okuyucu değilim. Ne okuyayım?
Sultan Melek ilerledi. Allah"ın Resûlünü kucakladı, kuvvetle sıktı ve sonra bırakarak tekrar etti.
- Oku!
Ve kendisinden yine aynı cevabı aldı.
Bu hâl üç kere tekrarlandıktan sonra Melek, Allah'tan aldığı ve Resûlüne teslim etmeye geldiği ilk ayeti, başından sonuna kadar okudu.
- Oku! Rabbinin ismiyle başlayarak oku! O Rabbinin ismiyle ki, insanı uyuşmuş kandan yarattı. Kalem vasıtasıyle insanlara ilim veren, bilmediği şeyleri öğreten ve yaratmak yalnız kendisine mahsus olan Kerem Sahibi Rabbinin ismiyle oku!
Gözlerim görmez, kulaklarım duymaz, ağzım laf yapmazken nereden hak ettim seni
Bazı şeyleri birden hak ediyorsunuz, hiçbir şeyi hak edememiş, kanırtmış biri olarak hak etmeyi sindirmeye çalışıyorum
Hiçbir zaman bir yerdeki en güzel kadın olamamış biri olarak, bu yerdeki en güzel kadın oldum
Bunu oldurduğun ve oldurmaya çalıştığın diğer her şey için teşekkür de edemiyorum, sana teşekkür edilmez sana bakılır
Sana yettirilmez, sen zaten istemezsin biz istemeyerek kavuşuruz
Dünya kadar eksiğim vardır sen onları görmezsin, ellerimi görürsün, oldurmaya çalışıyorlardır sana yeterdir olmasa da olurdur
Onu unutursun bunu unutursun en önemli her şeyi unutmaman gerekirken bazen unutursun ama insansındır, kavgan vardır
Kavganı ve beni, beni kavgana dahil ettiğini unutmazsın
Çiçeklerin arasından geçerken çiçekleri görürsün, benim gördüğümü bilirsin
"Ellerimi tutuşunla bitecek tüm dertlerim" hayır bitmeyeceğini bilirsin ama tutarsın
Sonra inanır mısın bilmem ama biter
İnanırsın biliyorum çünkü sen inanmanın en saf halisin
Elimden alınan şeyleri avcuma bırakırsın, ne güzel bıraktın diyeyim diye değil sadece bırakırsın
Elimden alınanlar elimden alınmamış olur, sen beni hazine sanarsın bomboşumdur, doldurursun ben doluydum sanarsın
Bir elin verdiğini diğer elin bilmez, bu ne ayettir ne bir şey, bunu sen hiçbir yerden öğrenmemişsindir
Doğmak ya da doğmamak.
Tüm mesele bu değil.
İnsan hayatı üç evreden ibarettir. Doğmak, yaşamak ve ölmek. Bizim için doğmak ve ölmek arasındaki o zaman dilimi çok kıymetlidir. Kendimizi gerçekleştirmeye çalışırız. Peki ya bizi dünyaya gelmeden önce bizi birileri eğitmek isteselerdi? Nasıl bir dünyaya geldiğimizi anlama imkanımız olsaydı?
....
Gelin Birazda Düşünelim: KÖLELİK
Kölelik en genel tanımıyla, bir başka insanın “metası” olmaktır.
Yani kişisel bir özgürlük ya da söz hakkı sadece sahibi tarafından belirlenmesi ve insandan ziyade “makine” olma durumudur.
Dünyada uzun yıllar boyunca çeşitli şekillerde uygulanmıştır.
İlk olarak yaklaşık 11.000 yıl önce ortaya çıkmıştır.
Türkiye tarihiyle ilgili sağ-sol çatışması genelde insanların 1970'li yıllarda yaşanan halka kadar inen sert gerilimler, ölümler ve 1980 darbesiyle biten süreci anımsatır. Ancak bu romandaki sağ-sol çatışması 1930'lu yılların sonu ve 1940'ların başlangıcından bahseder. Dönemin aydınlarının (Nazım Hikmet, Sabahattin Ali, nihal atsız) birbirlerini komünist, solcu, sağcı ve aşırı ırkçı oldukları için suçladığı bir zamanda romanın baş karakteri Mustafa Ural'da kendini bu çatışmada bulur. Aslında Mustafa Ural, kitabın yazarın Rıfat Ilgaz'ın kendisidir. Kitapta kendi hayatının geçirdiği evreleri de anlatan Ilgaz, II. Dünya savaşı dönemi Türkiye'sinin panoramasını okuyucuya aktarmaktadır. Öyle ki hepimizin olmazsa olmazı çay konusunda bile ülkede bir kıtlık vardır ve çayı herkes içemez bunun yerine ülkede ıhlamuru kaynatıp içmek moda olmuştur. Rıfat Ilgaz'ın akıcı bir uslupla II. Dünya Savaşı sırasında Türkiye'nin siyasi durumunu anlattığı Karartma Geceleri kitabını öneririm, iyi okumalar dilerim.
“…sonra şişeyi Asle’ye uzattı bir yudum içmesini istedi, Asle içkiyi yudumladı, derken Sigvald Baba elindeki kemanı Asle’ye verdi, biraz çalıp havaya gir dedi, en iyi müzik yavaştan çalmaya başlayıp, incecik tınılardan yükseklere taşımakla, hiçlikten muazzama çıkmak şeklinde olur, dedi, Asle oturduğu yerde hiçlikten başladı çalmaya, ta altlardan
Füruzan'ın (Feruze Çerçi) 11 Şubat'ta aramızdan ayrılmasının gündem olması son zamanlarda Türk yazarlardan ne kadar koptuğumu fark ettirdi. Vefatına kadar ki tüm yaşamında oluşturduğu eserler ve o karizmatik duruşuyla birlikte aldığı birçok ödülle de klasikleşen bu önemli yazara okuma listemde yer vermeye karar verdim. Geçenlerde de
Mükemmel bir kitap tavsiyemdir okumalısınız .
“Benim yaşımda aşk, kimin kollarında öleceğine karar vermektir. Aslında her yaşta öyledir” diye başlıyor Murat Menteş’in harikulade kitabı Ruhi Mücerret. April Yayıncılık’tan çıkan kitabın kapağında yer alan tek kanallı ve siyah-beyaz televizyonda Orhan Gencebay ile Cüneyt Arkın, az sonra
Gyges’in Yüzüğü, Sosyal Medya ve Ahlak Felsefesi
Sosyal medya ve artık her adımda bulunan kameralar ile birlikte sanki Gyges’in Yüzüğünün bir versiyonunu takıyoruz gibi. Ama bu sefer bu yüzük bizi herkese görünür kılıyor. Saklanma ihtimalimiz yok. Gelip geçenin göz attığı bir vitrindeymişiz gibi. Yani. Artık bilmeyen yoktur. Dijital çağda sürekli
Clarke'ın okuduğum ilk kitabıydı. Kitabı okurken ara ara notlar almışım, onları paylaşacağım sizlerle. Bölüm bölüm notlarım:
Birinci Kısım: Eski Çağlarda Bir Gece
En beğendiğim bölümdü. İlk insanların zamanında geçen bir dizi olaydan bahsediyor ve bana "Adem'den Önce, Jack London" izlenimi verdi.
İkinci Kısım: T.M.A.-1
Artık farklı bir gelecekteyiz. Birinci bölümle tek bağlantısı iki dönemde de aynı kristalin(bir çeşit makine) görülmüş olması. Olayı nasıl bağlayacaklarını merak ediyorum.
Üçüncü Kısım: Gezegenler Arasında
Bu bölümde de yeni karakterler çıktı karşıma. Her bölüm başka dünya gibi. Çok akıcı değildi.
Dördüncü Kısım: Sonu Olmayan Boşluk
Başta yine 3. bölümün sıkıcılığı hakimdi ama bölümün ortasından itibaren kitap çok akıcı bir hale büründü. Bölüm olayların birbirine bağlanmasıyla bitti. Bundan sonraki bölümde aksiyon olacağı açık.
Bundan sonraki bölümler için not almamışım çünkü o kadar akıcıydı ki kendimi kaybedip sadece okumaya odaklandım. Kitabın sonu müthiş bitti. Gezegenlerle ilgili biraz bilgi edinebileceğiniz, güzel bir bilim kurgu. Benim çok sevdiklerimden. Kırdığım puan bazen sıkıldığımdan.
Depresyon ve kaygının üç tür nedeni var: biyolojik, psikolojik ve toplumsal nedenler. Bunların hepsi gerçek ve hiçbirinin kimyasal dengesizlik gibi kaba bir fikirle tarif edilmesi mümkün değil. Toplumsal ve psikolojik nedenler uzun bir süredir ihmal ediliyor, oysa biyolojik nedenler onlar olmadan devreye girmiyor gibi.
Bu nedenlerin antika bir
Merhaba;
Orkun Uçar'a yine kızıyorum: metal fırtına ile rüştünü ispat ettin, Asi serisi ile umuyorum ki bilimkurgu ve fantastik roman konusunda ülkemizin en iyi yazarı olacaksın belki de ama... Şu mülteciler konusundaki sosyal medyada yer alan trollerden biraz farkın olsun: sen zekisin yahu, gün görmüş, dünya gezmiş, okumuş, yalamış, yutmuş birisin: troll gibi neden cümleler kuruyorsun, hem de bu kadar değerli bir eserin içinde? Yazık değil mi? Dahası siyasi sloganlar, muhafazakarları sürekli bir gömme, pis gösterme çabası. Niye yahu? İzmir'deyken hiç mi çevrende kitabına yansıyacak olay görmüyor ya da duymuyorsun? Neden illa "kurguna" muhafazakarları ekliyorsun? Yok mu çevrende? Var... Neden yazmıyorsun?
Neyse...
Kitaba gelince: daha önceki Kült adlı eseriyle karşılaşmak sürpriz. Karakter betimlemeleri yetersiz, Ercü karakteri iyi anlatılmış, betimlemeler kötü, polisten kaçma hikayesi daha derinlemesine anlatılabilirdi, dil yalın ancak her kitabında aynı kelimeler artık eski Türkçe, gerçek Türkçe'den de bir şeyler eklesen diyorum? Hikaye maceracı bir şekilde iyi anlatılmış, senaryosu olsa izlenirdi dedirten türden...
Yazarın hayranları mutlaka okusun... Ancak yazar şu saplantılarından kurtulmalı ya da eserlerine yansıtmamalı diye düşünüyorum.
Daha fazlasını bloğumda yazmıştım:
hknkr.com/absentium-yazar...
iyi okumalar.
HİLAL ÖZCAN - KALBİMİN KENDİNE GÖRE NEDENLERİ VARDI
Herkese selamlar
Nasılsınız, neler yapıyorsunuz?
Neler okuyorsunuz?
Bugün sizlere benim için bu senenin favorilerinden biri olan bir kitap ile geldim
Küller Şehri ~ Cassandra Clare
.
İlk kitapta Clary Fray ile başlamıştık. Bir cinayete tanık olduğunda hayatı değişmişti. Gölge Avcıları ile tanışması ve annesinin sakladıklarında hayatının yeni bir döneminin kilidi açılmıştı. İblisler, gölge avcıları, periler, kurtadamlar ve vampirlerle dolu bir dünya…
İlk kitapta öğrendiğimiz gerçekle beraber