“Tenime ilk kez bir erkek eli değdiği zaman cennetten bir kapı açılır, gülüşü tenime dokununca dünyalar benim olur ve bütün ömrümü ona adarım sanmıştım. Vücuduma bıraktığı tohumun her zerresinin hayat boyu birlikte takipçisi oluruz; kimse kırıp incitmesin diye gözümüzden sakınıp en iyi okulların en iyi sınıflarında yer alması için canımızı dişimize takarız demiştim.
Nereden bilirdim ki bu dünyanın Günahkârlar Sarayı’na tahsis edildiğini...”
"İnsanı insan yapan, yüzüne güzellik katan ve onu sevdiren tek şey kalbinin temizliğidir. Yoksa hepimiz aynıyız, etten ve kemikten oluşmuş bedenleriz. Bizi birbirimizden ayıran tek şey kalplerimizin özelliğidir. Eğer temiz ve güzel bir kalbiniz varsa, bu dışınıza yansır. Fakat kararmış, herkesin kötülüğünü isteyen, kıskanç biriyseniz, kalbinizin kötülüğü yine yüzünüze yansır. Ve dünyalar güzeli olsanız bile, kalbinizin karanlığı güzelliğinize gölge düşürecektir."
Sonra alışıyorsun işte...
Kıpır kıpır olan o kalbin eskisi gibi atmıyor artık.
Uyumadan önce”arasam mı” diye düşünüyorsun.
Ya da uyanır uyanmaz, bir şey yazdımı diye telefona sarılıyorsun. Ne denir bilmiyorum ama soğuyorsun!
Dünyalar kadar sevdiğin gidiyor hayatından. Yaşayamam dedikçe ömrün uzuyor sanki!
Nihayet alışıyorsun birinin yokluğuna ama,
"o biri.."
Senin sevgiye olan inancını kırıyor.
"Bir daha kimseye.."
"ona baktığın gibi bakamıyorsun.."
"ona güldüğün gibi gülemiyorsun.."
ona dokunduğun gibi dokunamıyorsun.."
"Kısacası..."
" Bir daha sevmeyeceksin bir başkasını.