Yaşadığımız her olayda acımızın, içyangınımızın, haklılığımızın meşruiyetini Batı'dan bekliyoruz. Kıymet hükmünü/değer yargısını Batı'ya tanımlattırıyoruz. Herhangi bir meselede Batı'ya rağmen bir tavır koyamıyoruz.Tepkilerimizin ve muhalifliğimizin bağlamını da Batı belirliyor.
Onların bize terörist değilsiniz yargısını kabul ettiğimizde zorunlu olarak teröristsiniz yargısını da kabul ederiz. Çünkü Batı tarafından belirlenmeyi bir tavır, tutum ve yaşama biçimi haline getirmişiz. Nasıl muhalif olacağımızı bile onlar tanımlıyor.
Kendimize ait bir alem ve hayat tasavvurumuz yoksa kendimize ait bir zihin dünyamız da yok demektir. Hümanizm ve Aydınlanma bilinçaltımızda bir din, bilinçdışımızda bir dil ve yaşama biçimi haline gelmiş. En haklı olduğumuz konularda bile Batı'dan tasdik ve dektek bekliyoruz... İslam’ı batılı değerlere göre tevil eden bir insanın (İslam barıştır, insanlıktır, uygarlıktır, çağdaşlıktır vb) yaptığı şey İslamcılık değil Batıcılıktır. Çünkü Allah'ın rızasına göre değil Batı'nın "rıza"sına göre tevil yapmaktadır.
Batı değerlerinin en üst düzlemde içselleştiği, bir yaşama biçimi haline geldiği ve bir gelecek tasavvuru olduğu toplumlarda İslam bizatihi hayatın değil, tarihin, antropolojinin, kültürün, nostaljinin konusudur.
Dursun Çiçek