GÖNLÜ GENİŞ VE RUHU GEZGİN SUFİ MEŞREPLİLERİN KIRK KURALI: Birinci Kural: Yaradanı hangi kelimelerle tanımladığımız, kendimizi nasıl gördüğümüze ayna tutar. Şayet Tanrı dendi mi öncelikle korkulacak, utanılacak bir varlık geliyorsa aklına, demek ki sen de korku ve utanç içindesin çoğunlukla. Yok eğer, Tanrı dendi mi evvela aşk, merhamet ve şefkat
Iste bu anı, gençliğimin başlangıcı kabul ediyorum. O zamanlar on altı yaşımı bitirmek üzereydim. Öğretmenler eskisi gibi gidip geliyorlar, St. Jérôme çalışmalarımı izliyor, ben de zoraki, isteksiz, üniversiteye hazırlanıyordum. Çalışmalarımdan artan zamanlarımı tek başıma kurduğum karmakarışık düşlemlerle, düşüncelerle; dünyanın en güçlü insanı olmak için jimnastik yapmakla; odalarda belli başlı bir işle uğraşmadan, en çok da hizmetçi kızların odası önündeki koridorda dolaşmakla; aynada kendimi seyretmekle geçiriyordum. Aynanın önünden çoğu kez neşesiz, dahası, tiksinerek ayrılırdım. Sorun yalnızca yüzümün çirkin olmasında değildi; bu durumdakilerin kendilerini avutabilecek özelliklerinden biri bile bende yoktu. Yüzümde anlamlı, soylu, zekice bir eda var diyemezdim; yüzüm gösterişli değildi; bayağı kaba, çirkin çizgiler, hele aynaya baktığım zamanlar zeki olmak şöyle dursun, anlamsız görünen küçücük, kurşuni gözlerim vardı; erkekçe davranışlarım da azdı. Boyum pek kısa değildi, yaşıma göre çok güçlüydüm; ama, yüzümün çizgileri yumuşak ve donuktu; yüzümde soyluluk diye bir şey de yoktu. Tersine, yüzüm, kocaman ellerim, ayaklarım, sıradan bir köylünün yüzünü, ellerini, ayaklarını andırıyordu. O zamanlar bu görünüş bana çok utanç verici gibi geliyordu.
Reklam
ADINI AŞK KOYDUM Gözleri aşkın ve ayrılığın anayurduydu. buğusunu güzel sözlerin emdiği uzun bir günbatımıydı ağzı. bu yüzden bir sızıydı herkesin içinde. başını kaldıran da eğen de aynı umutsuz uzaklıkla dururdu. gülüşü, dağılmış orduları önce toparlar, sonra yeni bir yenilgiye sürerdi. ben, kalbim ağzıma kadar büyümüş, köküne su yürüyen ağaç
Sayfa 100Kitabı okudu
En çok etkilendiğim kısım...
Her gün bir kez bu kitabın başına geçtim. Her gün bir kez dışarı çıktım kırık bir bulutla yürüdüm, her gün bir insana bakıp, yüzümü yere eğdim. Her gün bir gazeteye boş gözlerle baktım. Her gün birileri konuştu, onları dinliyor gibi yaptım. Her gün bir kez "neredeyim" diye sordum kendime. Her gün bir kuzey kışı indi içime. Her gün
Sayfa 10 - metis yayınlarıKitabı okudu
Şems-i Tebrizi'nin 40 Kuralı (Kurgu) 1. KURAL: Yaradanı hangi kelimelerle tanımladığımız, kendimizi nasıl gördüğümüze ayna tutar. Şayet Tanrı dendi mi öncelikle korkulacak, utanılacak bir varlık geliyorsa aklına, demek ki sende korku ve utanç içindesin çoğunlukla...Yok eğer Tanrı dendi mi evvela aşk, merhamet ve şefkat anlıyorsan, sende de bu
Bir gün bütün değer yargıları değişecek ve yargılananlar yargıç, eziyet edenler de suçlu sandalyesine oturacaklardır ve onlar o kadar utanacaklar, o kadar utanacaklardır ki utançlarının ve suçlarının ağırlığı yüzünden ayağa kalkamayacaklardır. O zaman, akıllı ya da akılsız bütün ezilenler, yani bizim caddedeki insanların çoğu, yani öcü geliyor
Sayfa 222 - İletişim Yayınları
Reklam
272 öğeden 111 ile 120 arasındakiler gösteriliyor.