Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
336 syf.
·
Puan vermedi
Seriye başlarken her kitabın farklı karakterlerden oluştuğunu vs düşünmüştüm. Ama meğer devam kitaplarıymış hepsi. Zaten ilk kitabın sonu öyle bir yerde bitiyor ki iyi de böyleymiş dedirtiyor. Öncelikle kurgunun çok sert olduğunu belirtmek isterim, ben buna bilerek başladım ama bir yerden sonra açıkçası Adrian adlı baş karakterimizin ısrarlı
Yalanın Yemini
Yalanın YeminiRina Kent · Ren Kitap · 2023774 okunma
214 syf.
8/10 puan verdi
Peynir ve Kurtlar: Bir 16. Yüzyıl Değirmencisinin Evreni
(Spoiler İçerir) İtalyan tarihçi Carlo Ginzburg, 1939 yılında İtalya’nın Torino şehrinde dünyaya gelmiştir. Doktora eğitimini Pisa’da tamamlamıştır. İtalyan Rönesansı’ndan Erken Dönem Modern Avrupa Tarihi’ne uzanan bir uzmanlık alanına sahiptir ve aynı zamanda mikro tarih alanının öncülerindendir. Tahta Gözler: Mesafe Üzerine Dokuz Düşünce ve
Peynir ve Kurtlar
Peynir ve KurtlarCarlo Ginzburg · Metis Yayınları · 2021580 okunma
Reklam
172 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
5 günde okudu
herkes biraz otomatik portakal
Fazla popüler olması nedeniyle hep erteleyip insanların rahatsız edici olarak nitelendirmeleri nedeniyle de okumama kararıma sadık kalamayıp başladığım bu kitap. Bu kitap benim en sevdiğim kitap. Ama en çok neresi biliyor musunuz? Alex'in sonsuz kinini kustuğu, yaparken hiçbir duygu hissetmediği günahların güzelleştirilerek, kanı memeden yeni
Otomatik Portakal
Otomatik PortakalAnthony Burgess · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 200991,8bin okunma
Eğer birinin egoist dürtüsü yeterince güçlü değilse, ailenin bek­lentisine uyar ve ailenin çıkarlarına uygun düşen biri ile evlenmek, ailenin mevkii ile aynı ayarda bir meslek tutmak gibi şeyler yapar, kısacası "aileye onur katar". Fakat damarlarında bir egoistin kanı dolaşıyorsa ve bu kan yeterince ateşliyse, ailenin yasalarını hiçe sayıp, ailenin "suçlusu" olmayı yeğler.
"Tereza, Tomas'ın sözünü dinledi ve annesini görmeye gitmedi. Bu karardan birkaç saat sonra sokakta düştü, dizini yaraladı. Yürürken topallamaya başladı, neredeyse her gün düşer oldu; yolundaki eşyalara çarpıyor ya da en azından elinden bir şeyler düşürüyordu. Karşı konuşamaz bir düşme arzusunun pençesindeydi. Sürekli bir göz kararması içinde yaşıyordu. 'Kaldırın beni,' demek ister durmadan düşen bir kişi. Tomas onu sabırla kaldırdı durdu."
Reklam
Bizim toplumumuzda bunu dibine kadar yaşıyoruz maalesef;
Bir kızın dünyaya her zaman için kulağında çınlayan bir önyargı ile geldiği, bu önyargının onu kendi değerine inanmaktan alıkoyduğu, kendine güvenini kırdığı, değerli şeyler yapabilmek umudunu kökünden yıktığı çoğu zaman gözden kaçmaktadır. Bu önyargı, hiç durmadan desteklenmekte ve bir kız çocuk, kadınlara ne derece aşağı roller verildiğine tekrar tekrar şahit olmaktadır. Bu bakımdan kızların, cesaretlerini nasıl yitirdiklerini, kendilerine düşen yükümlülükleri niçin yerine getiremediklerini ve kendi hayatı problemlerin çözümünü niçin bulamadıklarını anlamak güç değildir.
Üzücü
Vagonun, traverslerin üzerine dökülmüş olan kömürle karışık kuma düşen gölgesine bakarak kendi kendine "Oraya! -dedi,- oraya, tam ortaya, hem onu cezalandıracağım, hem herkesten ve kendimden kurtulacağım." Orta noktası onunla aynı hizaya gelmiş olan birinci vagonun altına düşmek istiyordu. Ama kolundan çıkartmaya çalıştığı kırmızı
Sayfa 999 - TÜRKİYE İŞ BANKASIKitabı okudu
Kuyuya düşen eşeğin kurtulamayacağına karar verir ve eşeğin üzerine toprak atarlar. Eşekse üzerine atılan her toprakla silkinir ve toprağın üzerinde yükselir. Sonunda kuyu kapanır, üzerine atılan toprakla savaşmayan ama silkinmekle yetinen eşek, yukarı çıkar. Her sorun, çözümünü de içerisinde taşımaktadır. Hatta bizim “sorun” adını verdiğimiz şeyler, çözümün kendisidir.
1500'lerde İngiltere'de insanların çoğu Haziran'da evleniyordu. Senelik banyolarını Mayıs'da yapıyorlar, böylece Haziran'da çok kötü kokmuyorlardı. Ama yine de kokmaya başladıkları için gelinler vücutlarından çıkan kokuyu bastırmak amacıyla ellerinde bir buket çiçek taşıyordu.. Banyolar içi sıcak suyla doldurulmuş büyük
Reklam
264 syf.
·
Puan vermedi
Herkese Merhaba. Mino'nun Siyah Gülü kitabının incelemesiyle geldim. Gerçekten nereden başlasam, neler anlatsam bilmiyorum. İlk 100 sayfada kitabın içine girmekte zorlansamda geri kalan 160 sayfa nasıl bitti anlayamadım. Hasan'ı, Zehra'yı, Münevver'i, Cahit'i tanıdıkça hikaye aktı gitti. Keşke bir bölüm de olsa Hasan'ın gözünden de bir şeyler okuyabilseydik. Sadece kısacık mektuplarıyla yetinmek zorunda kaldık. Bu hikaye her ne kadar kitabın arka sözünde 12 Eylül darbesinin fonunda bir yasak aşkı anlattığını vaadetsede, aslında bundan çok daha fazlasını okuyucuya sunuyor. Bu hikaye yarım kalmışlıkların,olamamışlıkların hikayesi. Bu hikaye özgürce yaşamak adına korkusuzca bir aşka düşen kadının; bencilliğini, hüznünü, Yasak aşkın pençesine düşmüş bir adamın kendini tanıma yolculuğunu, Sevildiğini hiç hissetmemiş bir annenin yaşadığı depresyonunu, Kendi halinde büyümüş bir kız çocuğunun aşkı öğrenmesini,acıyla başa çıkmasını, gerçekleri öğrenme yolculuğunu okuyacaksınız. Kemerleri bağlayın,peçetelerinizi hazır edin ve en önemlisi kalbinizi kıracak bir kitap okuyacağınızın bilincinde olun. Bu kitap her ne kadar yarım kalmışlıkların hikayesini anlatsa da sizi tatmin etmez diye düşünmeyin. Edebi açıdan fazlasıyla sizi doyuracaktır. Kelimeler etrafınızda bir girdap gibi sizi sarmalayacak, düşünmediğiniz şeyleri düşünmenize sevk edicektir. Buraya kadar okuduysanız teşekkür ederim. Ben bu kitabı puanlamayacağım. Eğer bu tarz hikayeleri okumayı seviyorsanız hiç vakit kaybetmeden okuyun efenim. Kitapla kalın, hoşça kalın...
Mino’nun Siyah Gülü
Mino’nun Siyah GülüHüsnü Arkan · Sia Yayınevi · 20211,030 okunma
Başka pekçok yönden olduğu gibi bu yönden de tarih öncesi zamanların insanı, bizim bilinçaltımızda hiçbir değişime uğramamış olarak yaşamayı sürdürmektedir. Bu da demektir ki kendi kendisinin ölümüne inanmamaktadır bizim bilinçaltımız; adeta ölümsüzmüş gibi davranmaktadır. Bilinçaltıımız olarak adlandırdığımız şey -ruhumuzun içgüdüsel etkilerden mürekkep en derin katmanı- olumsuz olan hiçbir şeyi hiçbir olumsuzlamayı tanımamakta, bütün karşıtlıklar onda birbiriyle tutarlı hale gelmektedir. Bu sebepten dolayı ona ancak olumsuz bir içerik yükleyebileceğimiz için kendi ölümünü de tanımamaktadır. Ölüm inancına yanıt verecek içgüdüsel hiçbir şey işte bu yüzden yoktur içimizde. Hatta kahramanlığı sırrı dahi olabilir bu belki de. Zaten kahramanlığın rasyonel nedenleri de insanın kendi yaşamının belirli soyut düşünceler ve genel anlamda iyi olan olan şeyler kadar değerli olamayacağı yargısına dayanmaktadır.. Bana bir şey olmaz. Zira aksi halde bu sebepler bilinç altını, kendisine uygun düşen kahramanca tepkiyi göstermekten alıkoyan tereddütleri ortadan kaldırmaktan başka bir işe yaramazlardı ki. Üzerimizde bizim sandığımızdan daha güçlü bir hakimiyet kurmuş olan ölüm korkusu ise öte yandan ikincil düzeyde bir şey ve genellikle de suçluluk duygusunun bir ürünüdür.
.. Hayatımızı gereksiz yere karmaşıklaştırmak, bu çağda en mahir olduğumuz işlerden biri. Gerek günlük hayatımız gerek inançlarımız gerekse en basit kararlarımız olsun, neredeyse hiçbirini sakin bir dimağ, iç huzuruyla bezenmiş bir ruh hali içinde yaşayamaz hale geldik. Bu nedenle mütemadiyen gergin durumdayız. Bir sürü değişkeni değerlendirmekten bilinçsiz olarak yorgun düşen zihnimiz, algı dünyasına sonradan giren farklılık ve değişikliklere gittikçe daha tahammülsüz hale geliyor.
600
600.gün... Zamanı tutamıyorum sevgili durduramıyorum. Son günümüzde bana "dursun mu zaman?" demiştin. Dursun artık sevgili, dursun artık, hayır zaman akıp gitmesin. Yarın, dün olsun. Zaman artık geriye aksın istiyorum. Merak etmiyorum geleceği, istemiyorum geleceği. Gözlerimin ışığının sönmesini izlemeyi değil, ışığını geri kazanmasını
136 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Carpe Diem.... Anı Yaşa..
Ölü ozanlar derneği ilk olarak filmi çekilmiş ve sonrasında kitaplaştırılmıştır. ben ilk kitabını okuyup izlediğim için filmini daha çok sevdiğimi dile getirmeliyim. Filmde ve romanın da , 2 tema olarak işlemiş ailenin baskısının birey üzerindeki etkisi ve anı yaşamak kavramı üzerinde fazlaca durmuştur. Okulun çok disipli bir yer olması,
Ölü Ozanlar Derneği
Ölü Ozanlar DerneğiN. H. Kleinbaum · Bilge Kültür Sanat Yayınları · 201626,2bin okunma
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.