Kendimi görüyorum :))
Issız bir yerde kendime bir kulübe inşa edip, tüm zorluklarla tek başıma mücadele edeceğim bir yaşam sürdürmeyi düşlediğimi biliyorsun. Burada, düşlediğim gibi bir yer buldum.
Sayfa 16 - Atlantis YayıneviKitabı okudu
Olmayı düşlediğiniz yerde tüm benliğinizle olmanız gerekiyor. Bölünmüş bir krallık , düşmanlarınızın saldırısına karşı koyamaz. Kafasının içi bölünmüş bir insan , yaşamın yükünü gerektiği gibi kaldıramaz.
Olmayı düşlediğiniz yerde tüm benliğinizle olmanız gerekiyor . Bölünmüş bir krallık , düşmanların saldırısına karşı koyamaz . Kafasının içi bölünmüş bir insan , yaşamın yükünü gerektiği gibi kaldıramaz .
Paulo Coelho
Leyla Erbil’le tanıştığım gün de, saat de aklımdadır... Hani çok dinlediğimiz çok rastladığımız bir yazar ağzı vardır ya:
«Ali mi? Haaa. Ali Topuz... Tanımaz olur muyum, tanırım. Hatta arkadaşımdır da diyebilirim... Ama ne zaman, nerde tanıştığımızı kesin olarak söyleyemem!»
Ben öyle yazarlardan olmadığım gibi, Leyla da öyle ilk kez nerde görmüştüm, anımsayamıyorum, denecek arkadaşlardan değildir.
Sayfa 71Kitabı okudu
Çok güzel ifade etmiş...! Malesef günümüzde artık her şeyi basitleştirdik
Zizek diyor ki, İngilizce’de “fall in love” (aşka düşmek) artık bugün anlamını yitirdi. Aşka artık İngilizce dilinde, düşülmüyor. Aşkı Instagram’dan ekliyoruz, fotoğraflarına bakarak onun hayatımıza uygun olup olmadığına karar veriyoruz. Beğendiğimiz şeyleri giymiş mi? Bu yaz bizim de merak ettiğimiz bir yerde tatil yapmış mı? Bio’sunda ne yazıyor, iyi bir üniversiteden mezun olmuş mu? Peki ya Instagram hikayeleri? Bizim de merak ettiğimiz hikayeler eklemiş mi? Twitter’da bizim beğendiğimiz tweet’leri beğenmiş mi?
Korkuyorum. Aşka düşmediğimiz, aşkı sadece yaratmaya çalıştığımız bir evrende, aşkı ısrarla aramaya çalıştığımız için. Korkuyorum. Her şey güzel gitse, uyumlu dahi olsa, o gördüğümüzde oluşan sıcak hissin yerini “fotoğrafımı beğenmiş” heyecanının almasından, o midedeki kelebeklerden geriye “hikayeme cevap verdi” kalmasından...
Yoksa siz aşk yaşadığınızı, Türkçe deyimiyle “aşka yakalandığınızı” mı zannediyorsunuz?
Hayır, aşkı arıyor, onu telefonunuzdan ekliyor, bizzat ellerinizle onu reyondan et seçer gibi seçerek alıyor ve daha sonra yarattığınız aşka üzülüyorsunuz. Ve onu telefonlarınızdan silerek çöpe atıyorsunuz.
Pardon, çok pardon, bağlantı kesiliyor...
Daha fazla yazamıyorum, Wireless’ım düzelince uzun uzun konuşuruz.
Arda Erel