Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Sevgili dostum, eğer şapkana sahip çıkmak istiyorsan bu dört ipucunu idrak etmek zorundasın: Ego demirden bir duvardır. İnsanları birbirine yabancılaştıran önyargılardır. Birbirine düşman eden düşüncesizliktir. Yaşama dair ne varsa yok eden sevgisizliktir. Bunlar hakikate giden yolda sana ışık tutacaktır.
"Gözlerin diyorum sevgili , Düşman toprakları gibi , Her baktığımda vuruluyorum.."🪻
Reklam
Belki de bir gün herkesin şöyle diyeceği daha sevinçli bir ânı olur: “Dostlar, dost diye bir şey yok!” diye haykırdı ölmek üzere olan bilge, “Düşmanlarım, düşman diye bir şey yok!” diye haykırıyorum ben de, yaşayan ahmak.
Sayfa 49 - CanKitabı okudu
Neden böyle düşman görünürsünüz / Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?
Seninle artık iki düşman bile değiliz; birbirini hiç ama hiç görmeyecek iki yabancıyız.
Sayfa 268Kitabı okudu
Ateş*
Ateş maddeden doğar ve giderek daha hafif, hava benzeri bir maddeye dönüşür, kökündeki kırmızı veya mavimsi alevden zirvedeki beyaz aleve geçer oradan da duman olup kaybolur... Bu anlamda ateş doğası itibarıyla yükselme eğilimine sahiptir, aşkınlığı çağrıştırır, ama bir yandan da, belki de yeryüzünün derinliklerinde yaşadığını ve sadece yanardağlar uyandığı zaman patladığını bildiğimiz için, cehennemvari derinliklerin de simgesidir. Ateş hayat demektir, ama sönüşünün ve sürekli kırılganlığının da deneyimi anlamına gelir.
Sayfa 69 - DoğankitapKitabı okuyor
Reklam
Ateş tüm dönüşümlerin aracıdır ve bir şeylerin değişmesi istendiğinde ateşten yardım istenir
Sayfa 68 - DoğankitapKitabı okuyor
Yaş otuz beş! Yolun yarısı eder. Dante gibi ortasındayız ömrün. Delikanlı çağımızdaki cevher Yalvarmak, yakarmak nafile bugün, Gözünün yaşına bakmadan gider. Şakaklarıma kar mı yağdı ne? Benim mi Allahım bu çizgili yüz?
Sayfa 188Kitabı okudu
Genel olarak bakıldığında, yayın organlarında çıkan fotoğraflarda gösterilen feci biçimde sakatlanıp yaralanmış bedenler Asyalılara ya da Afrikalılara aittir. Bu gazetecilik adeti, egzotik (yani sömürgeleştirilmiş) insanları çekinmeden teşhir etmeyi matah belleyen ve kökü yüzyıllara dayalı bir pratiğin mirasıdır: Nitekim, Afrikalılar ve uzak Asya ülkelerinin sakinleri, 16. yüzyıldan 20. yüzyılın başlarına değin Londra, Paris ve diğer Avrupa başkentlerinde açılan etnolojik sergilerde hayvanat bahçesi hayvanları gibi teşhir edilmiştir. Shakespeare'in Fırtına'sında soytarı Trinculo'nun ucube Caliban'a rastlayınca ilk aklına gelen düşünce de onu İngiltere'de sergileyebileceği olmuştur: "...hiçbir eğlence delisi önüme gümüş para atmadan gitmez. Topal bir dilenciyi sevindirmek için bir kuruş vermezler de, ölü bir yerli görmek için on kuruşu hiç düşünmeden gözden çıkarırlar." Egzotik ülkelerde yaşayan koyu tenli insanların başlarına gelen canavarlıkların fotoğraflarının sergilenmesi, bize kendi şiddet kurbanlarımızın bu şekilde teşhir edilmesine nasıl karşı çıktığımızı unutturarak, bu alışkanlığı devam ettirir; ne de olsa ötekiler, düşman sayılmadıklarında bile, aynı zamanda (bizim gibi) bakan kişiler değil, yalnızca (kendilerine) bakılacak kişiler sayılır.
Sayfa 77 - Can Yayınları 1. Basım, Ekim 2023Kitabı okudu
Kişinin yarattığı her etki kişiye bir düşman kazandırır. Toplumda gözde olmak için ortak karar olmak gerekir.
Sayfa 243
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.