:D
"... üç gün küçücük bir kompartımanın içinde tıkış tıkıș. Altı kişi, bir de kedi. Bir tuhaf insanlar şu Anadolu insanları. Tuhaf tuhaf, çok tuhaf. Uyumadan önce bir iyice burunlarını karıştırıyorlar, sümkürüyorlar kocaman bir mendile, sonra ayakkabılarını çıkarıp ayaklarını altlarına alıyorlar, başlarını arkaya dayayıp gözlerini kapayıp uyuyuveriyorlar. Başlarını dayar dayamaz hep birden başlıyorlar horlamaya. Onlar horlamaya başlar başlamaz da kedi başlıyor miyavlamaya... Amanın ne miyavlama, düşman başına. Kulakları sağır eden. Ayak kokusu, türlü türlü, pencereyi açsan açamazsın soğuk. Bir de kedi çișini etmez mi sandığın içine. Onun da çişinin kokusu karışmaz mı ekşi ekşi ayak kokularına. Dayanabilirsen dayan."
_Benim ülkem Dünya’dır. Tüm insanlar benim kardeşimdir. İyiyi ve doğruyu yapmak benim dinimdir. _Her türlü yanlışa karşı en amansız silah Akıl’dır. Bugüne kadar başka bir silah kullanmadım, bundan sonra da kullanmayacağım. _Mantığı kullanmayı reddeden birisiyle tartışmak, ölüye ilaç vermeye çalışmak gibidir. _İktidar halktan korkarsa bu
Reklam
( Eleştirel bir Bakış )
_Dinde zorlama yoktur. (Bakara 256) _Ama, kim İslamdan çıkıp başka bir dîn'e yönelirse sapkındır ve af yoktur. (İmran 90) _Çünkü, tek gerçek din islamdır. (İmran19) _İslam dışı tüm inançlar batıl ve sapkınlıktır.(Hadis) _İslam hakim gelene kadar kafirlerle savaşın.(Enfal39) _Kâfirler istemeseler de Allah nurunu tamamlayacaktır. (Saff 8)
Hüveytatlılar gittikçe işi azıtıyor, hükümetin aley­hinde cephe alıyorlardı. Müflihul Cehmani, aşiret reisi Ude Ebu Taya’nın, “Söyle Selahattin’e avucumla kanım içeceğim ve böyle yapmak için de Allah’a ahdettim” dediğini bana ye­minler ederek söyledi. Müflihul, “O kadar rica ettim, aşiretin rahat durmuyor, bunun önüne geçin” deyince, “Ben
Sana Canımız Feda...
Uhud Savaşı’nın en zor anıydı. Hani Müslümanlar darmadağın olmuş, düşman amansızca saldırıyordu. Rasûlün yanında sadece on dört mücahit kalmıştı. Ebû Ubeyde bu on dört adamın arasında düşmanın karşısında, Efendisinin yanındaydı.[11] Savaş bitmiş, düşman çekip gitmiş fakat Müslümanlara derin acılar, kayıplar yaşatmıştı. Allah’ın Sevgili Rasûlü yaralanmış, başına aldığı darbeler sonucunda miğferinin halkaları yanaklarına batmıştı. Bu halkalar ona büyük acılar veriyor, acının şiddetinden konuşamıyordu. Peygamber acı çekerken dostları durur muydu? Onlar kendi yaralarını, ağrılarını unutmuş Efendilerine koşmuş, O’na yardımcı olmanın derdiyle yanıyorlardı. Ama Ebû Ubeyde başkaydı. O herkesi geride bırakmış, bu şerefe sahip olmanın aşkıyla Nebinin yanına varmıştı. Miğferin halkalarını eliyle çıkarması halinde Efendimiz çok acı çekerdi. Öyleyse dişleriyle bir defada çıkarmayı denemeliydi. Birinci halkayı çıkardığında Ebû Ubeyde’nin ön dişlerinden biri düştü. Sonra diğer halkayı da bir çekişte çıkardı, fakat bir dişi daha düştü. Efendimiz aleyhisselâm demir halkaların acısından kurtulmuş, Ebû Ubeyde’nin ise iki dişi kırılmış, ağzı kan içinde kalmıştı.[12] Rasûlün yolunda iki dişin ne önemi vardı. Ona canlar feda olsundu. Ebû Ubeyde, Efendimize yardımcı olmanın mutluluğunu kim bilir nasıl yaşamıştı. Bu mutluluğun bir tarifi var mıydı?
Sayfa 246
Türkiye lan bu :D
Demokrasi monarşiden çok farklı, orası kesin. Tek başına yanılmaktansa, herkes elini taşın altına koyuyor… hemen hemen her köşede sert tartışmalar patlak veriyor. Bütün Yurttaşlar önce birine, sonra ötekine, derken herkese bağırıp çağırıyor. Öfkeden kıpkırmızı kesilmiş yüzlere, birbirinin yakasına yapışmış, yumruk yumruğa yere yuvarlanan adamlara bakıyorum. Persler ya da Mısırlılar’dan önce, şimdi burada komşular, dünkü dostlar, kardeşler, aynı evde yaşayan babalarla Oğullar birbirine düşman oluverdi. İç savaş bu !
Sayfa 50 - MetisKitabı okudu
Reklam
43 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.