Bazı vakit, birileri ile olsak dahi yalnız kalırız. Bu meseleyi anlatan nice söz, nice şiir vardır fakat hiçbiri Sait Faik gibi anlatamaz: "Sanki ben her akşam onunlaymışım gibi, bir yalnızlık duyuyorum." Tam anlamı ile yalnızlık, çok fena sevgili okur. Siz siz olun, kendinizi dahi yalnız bırakmayın. Var olun. Sait Faik Abasıyanık -
261 syf.
7/10 puan verdi
·
Read in 10 days
William Golding'in adaya düşmüş bir takım İngiliz çocuğunun hayatını anlatan alegorik eseri olarak tanımlayabiliriz sanırım Sineklerin Tanrısı'nı. Kitabı elime ilk aldığımda bir kaç sayfayı çevirdiğimde çocukken özetlenmiş hallerini okuduğum Jules Verne'in eserlerinden biri gibi olduğu sandım. Ama daha da ilerledikçe bu kitaba bir olumlama demek
Sineklerin Tanrısı
Sineklerin TanrısıWilliam Golding · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202080.8k okunma
Reklam
“Fakat bu güzel imkânları yaratan adam Ankara'dadır. Bu güzel imkânlar uğrunda halkın damarlarından, oluktan su akar gibi, kan akmıştır. Antlaşmanın maddelerinde birtakım tavizler ne demek? Tam ve kesin bir millî kurtuluş yolunda sonuna kadar irkilmeksizin yürümek lâzımdır. Büyük adam, küçük adamdan bir yıl daha uzağı görmezse bu sıfata nasıl hak kazanabilir? Herkes 1921'in eşiğinde, büyük stratej ve lider ise 1922 Ağustosunun son haftalarındadır: - Ah bana inanınız... Geri gideceğiz, ileri gideceğiz, fakat düşman bize boyun eğdiremez. Sonunda onu yeneceğiz. Hürriyet denen şeyi böyle bir zaferden başka bir temel üstünde tutturamayız, diyordu. İstanbul'a böyle diyor, dönüp Büyük Millet Meclisine böyle diyordu. Belki de çok defa kendisine yalnız kendisi inanıyordu.”
Padişahla Son Buluşma “Yıldız Sarayı’nın ufak bir salonunda Vahdettin’le âdeta diz dize denecek kadar yakın oturduk. Sağında dirseğini dayamış olduğu bir masa, üstünde bir kitap var. Salonun Boğaziçi’ne doğru açılan penceresinden gördüğümüz manzara şu: Birbirine paralel hatlar üzerinde düşman zırhlıları! Bordalarındaki toplar sanki Yıldız
BU ZAFER BİZİM
''Ne demek ne zaferi, yoldaş? Düşmanı topraklarımızdan,Hayvan Çiftligi'nin kutsal topraklarından söküp atmadık mı?'' ''Ama yel değirmenini havaya uçurdular .O yel değirmenini yapmak için tam iki yıl uğraşmıştık!'' ''Boş ver, aldırma! Yenisini yaparız.Canımız isterse altı yel değirmeni daha yaparız.Ne kadar büyük bir iş başardığımızın farkında değilsin galiba,yoldaş! Şu üzerinde durduğumuz topraklar az önce düşman elindeydi. ''Oysa şimdi her bir karışını geri aldık; Napoleon Yoldaş'ın önderliği sayesinde tabii!'' ''Demek zaten bizim olanı geri almışız'' --------BU ZAFER BİZİM...
Roboski hâlâ kanıyor Yenigün gazetesi, 28 Aralık 2013 İki yıl önce, 28 Aralık 2011'de Şırnak’a bağlı Uludere (Roboski) kırsalında Türk Hava Kuvvetleri’ne ait F-16’ların bombalaması sonucunda 34 yurttaşımızı yitirmiştik. Olayın ikinci yıl dönümü çeşitli etkinliklerle anılırken, gerçeğin hâlâ ortaya çıkmamış olmasına duyulan tepkiler
Sayfa 150 - Özel bir söyleşiKitabı okudu
Reklam
Dünyanın karşısında kayıtsız kişi ne cahildir ne de düşman.......Niyetin çırılçıplak gezmek değil, ille de özenli ya da bakımsız olmak anlamına gelemeyecek bir şekilde giyinmektir. Niyetin kendini açlıktan öldürmek değil, sadece beslenmektir. Bu hareketleri alabildiğince masum bir tavırla harfi harfine yerine getirmek değil istediğin...... İstediğin şey bu hareketleri yansız, apaçık, her tür değerden, özellikle de işlevsellikten kurtulmuş..... bir yere bırakmaktır. Okuyorsun, giyiniksin, yiyorsun, uyuyorsun, yürüyorsun demek dışında söylenecek bir şey olmasın; bunlar birer davranış, birer hareket olsun; birer kanıt, birer değiş tokuş aracı değil. Giyimin, yiyip içtiklerin, okudukların senin adına konuşamayacaklar artık..... Seni temsil etmenin o yiyip bitiren, çekilmez, öldürücü görevini bunlara bırakmayacaksın.
Sayfa 48 - metis yayınlarıKitabı okudu
Rifat: "Fakat bilebileceğimiz bir şey var ki, o da bu cellatların bize dost olamayacağıdır. Bunların hepsi fena, vicdansız insanlardır demek istemiyorum. Ne gezer, onların arasında da ne müşfik aile babaları, ne vefalı arkadaşlar, ne hassas yürekli tabiat aşıkları vardır. Ama karşımızda düşman olarak vazife aldıkları andan itibaren, onlar, iradelerinin dışında bir kuvvetin oyuncağıdırlar. Cemiyet içinde aldıkları mevki ve vazifenin onlara verdiği şahsiyet, tabiatın şekil verdiği asıl benliklerini o kadar gölgelemiş, seneler geçtikçe o kadar gerilere itmiş, boğmuştur ki, kendileri bile bu asil benliklerini aramaya kalksalar, herhalde içlerinde karanlık bir boşluk, bir kargaşalıktan başka bir şey bulamayacaklardır. "
Sayfa 113Kitabı okudu
1,000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.