Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Bu maddi dünyada her şey burada ve bugün yaşanıyor. İnsana hizmet etmenin bize bir ödül olarak dönebileceğini düşünmüyoruz. Bir başka mükafat peşin­de koşmuyoruz. Batı modernitesi bizi şöyle bir noktaya getirip bıraktı: Paraya tahvil edilemeyen her şey beyhudedir. Samimiyet de beyhudedir.
Seyireden mı olmak istersin seyir eden mi?
Bir makine gibi yaşayan insan. Her yaşta hep aynı olan insan. Hani diyoruz ya yedisinde neyse yetmişinde de o. " Arkadaş neden düşünmüyoruz, neden o? Manyak mıyız,aciz miyiz biz? Neden her yaşta aynı kişi oluyoruz. Hiç mi gelişmiyoruz." diye soran yok. Oluşunu ve deneyimini seçebilme hakkını bir motora kaptırmış. Her an neyi seçecek,neyi isteyecek ve istemeyecek zaten belli. Düşmüş insan,zihin insanı. Zihin kendi içeriğine göre, orada ne yazıyorsa ona göre idare ediyor onu.
Sayfa 192 - Ma ve mina sohbet ediyorKitabı okuyor
Reklam
''Sen tanrısal birliğin insanları gördüğünü ve yargıladığını sanıyorsun, dedi. Bizlerse onun varlıkların niyetlerini ve duygularını hissettiğine inanıyoruz. O' nun bizim ne yaptığımızla ve neden yaptığımızla ilgilendiğini düşünmüyoruz.''
Herkes ilgiye ihtiyaç duyar
Hepimiz başkalarının onayına ve ilgisine ihtiyaç duyuyoruz, ama çoğu zaman onların da aynı ihtiyacı yaşadıklarını, dolayısıyla onlara neler yaşattığımızı pek düşünmüyoruz.
Sayfa 153 - Metis yayınlarıKitabı okudu
Bir bireyin eylemlerini kendinden kaynaklanmış olarak görüyoruz. “Kitleler” in dış uyaranlara uyan otomatlardan oluşabileceğini ve bireylerin iradesinin, bilincinin ya da eğiliminin etkisi altında değil, muhtemelen çok uzaklardan gelen dış uyaranların etkisi altında hareket edebileceğini düşünmüyoruz.
Sen ve ben çoğukimse değiliz. Demek ki çoğukimsenin durumu bize uymaz. Dünyada rahatlık aramıyoruz, dünyanın katılığını olağan karşılamıyoruz ve bu katılığa katılıkla cevap vermek gerektiğini düşünmüyoruz. O halde dünyada rahatlık aramıyoruz diye eziyeti onayladığımız söylenebilir mi? Dünyanın katılığına katılıkla cevap veremeyeceğimize göre yumuşaklık gösterip ezilmeyi mi kabullendik? Yenilmeyi göze mi aldık? İşte diyalektik tuzağı. Sen ve ben bu tuzağa yakalanmadığımız kadar insanız. Çoğukimse bu tuzağa düştüğü için insanlığından uzaklaşıyor.
Sayfa 2 - PdfKitabı okudu
Reklam
"Az okuyoruz, hatta hiç okumuyoruz ve galiba hiç de düşünmüyoruz"
Sayfa 45
“Sen Tanrısal Birliğin insanları gördüğünü ve yargıladığını sanıyorsun,” dedi Ooota. “Bizlerse onun varlıkların niyetlerini ve duygularını hissettiğine inanıyoruz O’nun, bizim ne yaptığımızla ve neden yaptığımızla ilgilendiğini düşünmüyoruz.”
"İnsanların değerlendirilmesi açısından şaşırtıcı olan nokta şu: Bizim dışımızda, kendine özgü nitelikleriyle değerlendirilmeyen hiçbir şey, hiçbir varlık yok. Bir atı güçlü ve çevik olduğu için överiz, Ama koşumları nedeniyle övmeyiz. Bir tazıyı tasması nedeniyle değil, çevikliği nedeniyle severiz; bir şahin uçarken kanatlarını iyi kullandığı için övülür; kolanları, çıngırakları nedeniyle değil. Neden insan söz konusu olduğunda onun sahip olduğu şeyleri değerlendirerek düşünmüyoruz, buna göre karar vermiyoruz peki? Keyfi yerinde, güzel bir şatosu var, itibarlı ve zengin: Bütün bunlar dışarıdakı ve çevresindeki şeyler; onda olan şeyler değil. Görmeden bir kedi satın almazsınız; bir at satın almak için pazarlık yaparken atın koşumlarını çıkartırsınız; çıplak, örtüsüz halde incelersiniz hayvanı. Eskiden prenslere at satarken çok gerekli olmayan uzuvları örtülürmüş. Burada amaç alıcının atın güzel tüyleriyle ve geniş sağrısıyla oyalanıp vakit kaybetmemesi; özellikle en önemli uzuvları olan bacakları, ayakları, gözleriyle ilgilenmesidir. Peki insan neden sarılmış, sarmalanmış, paketlenmiş bir halde inceleniyor? İnsan, bize, kesinlikle kendine ait olmayan şeyleri göstermeye dikkat eder ve onu gerçek anlamda değerlendirebileceğimiz taraflarını saklar bizden. Sizin aradığınız kının değil, kılıcın değeridir; kınından çıkardığınızda gördüğünüz kılıca belki bir kuruş bile vermezsiniz."
Sayfa 292 - Alfa Yayınları
Hayvanların bizim savaşlarımızdan, kavgalarımızdan nasıl etkilendiğini hiç düşünmüyoruz ama onlar da tıpkı bizim gibi acı çekiyorlar.
Sayfa 319 - DK
Reklam
Bazı şeyleri hep söylemek istiyoruz, karşımızdaki bakalım dinlemek istiyor mu diye hiç düşünmüyoruz!
Yenilgiler karşısında durup hayret ediyoruz. Sığınacak sebepler arıyoruz. Ama hiçbirinde, yola çıkarkenki saffetimizi koruyup korumadığımızı düşünmüyoruz.
Biz bugün İstanbul'da sadece yaşıyoruz, duymuyor ve düşünmüyoruz.
BİR ŞEYLER EKSİK Ya sevgiye, ya da arzuya ,nesne olmak istiyoruz. ...arzuladığımıza ulaşmak, arzulandığımızda da ulaşılmak istemiyoruz. ''Sevmeyi becerecek kadar kendi benliğimizden feragat etmeyi bilmiyor, arzulamayı becerecek kadar da bilinmeyene ve tehlikeli olana yelken açmaya cesaret edemiyoruz.''
BİR ŞEYLER EKSİK ," Lacan aşk hakkında konuşurken "Aşk sahip olmadığınız (sizde olmayan) bir şeyi, onu sizden istemeyen birine vermektir/vermeye çalışmaktır, Acınası bir durum gibi görünüyor, değil mi? Ortada verilecek bir şey yok, ama zaten onu isteyen de yok. Ancak "aşk" gene de var. Çünkü o öteki her kimse, onun
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.