Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Hayata bir çocuk gibi bakabilmek, diyorum şimdilerde. Hırslardan azade, kin tutmadan, hata yapınca pişman olarak ve bazen de utanmak, nasıl da güzeldi düşününce. Yarın için endişe duymamak, her şeyin daha güzel olabileceğine inanmak nasıl da güzeldi. Dünyaya bir defa bakarız çocuklukta, geri kalan hatıradır, der bilge. Haklı olmamasını dilerdim, dünyaya daha sonrasında da defalarca bakmak isterdim. Fakat insan yaşamanın manasını çocuklukta anlıyor. Geri kalan ne varsa hatıra.
.. söylediklerimi yeniden düşününce, konuşmamış olanlara imreniyorum..
Reklam
Şöyle bir düşününce “keşke” diyorsun.
Herkesin istediği gibi düşünmesine izin verilsin, ancak görüşleri yüzünden başkalarına zarar verme izni kimseye verilmesin.!!
Sayfa 41 - (Bıçak kadar kesin ve net anlatım)Kitabı okuyor
"Bir düşününce herkesin evinde korniş var .Bence bu kornişler,dünyayı yöneten beş aylenin insanlığı uzaktan kontrol maksadıyla herkesin evine soktuğu bazı bir takım cihazlar.Küresel ısınma yalan,dünya düz,uzay yok ama uzaylı var"
Ağaçların arasında sağa sola dağılmış mezarlar gördüm. Mezarları seyredince düşündüm: kimler çekip gitmemişti ki bu dünyadan (...) böyle düşününce kelimeler boğazımda düğümlendi
"Kendi küçük hayatlarını dar kafalı küçük formüllere göre yaşayanları, bir araya toplaşmış sürüler dışında var olmayan varlıkları, yaşamlarını başkalarının düşüncelerine göre kalıplara sokanları, kölesi oldukları çocuksu kurallar nedeniyle gerçekten yaşamayı ve birey olmayı beceremeyenleri düşününce bir iki kez acı kahkahalara boğuldu..."
Reklam
Taşkent, Hive, Buhara, Semerkand
Özbekistan'da geçirdiğimiz yaklaşık bir hafta boyunca türlü ikramlarına, muhabbetlerine, fedakârlıklarına ve içtenliklerine şahit olduğumuz, hepsine de isimlerinin sonuna "Eke" (daha çok "ağabey" anlamında) takısını getirerek hitap etmeye alıştığımız Özbek kardeşlerimizden biri, Buhara'dan ayrılırken sormuştu: "Buhara yaktı mı?" Özbekçede "yakmak" ifadesiyle, beğenmek ve hoşlanmak fiilleri kastediliyor. Birkaç saniyelik bir duraklamadan sonra, gülümseyerek "Evet, yaktı yaktı" diye cevaplamıştık bu soruyu. Hoşlanmak ve yakmak, düşününce, gerçekten da yakından alakalı kavramlar. Taşkent, Hive ve Buhara'nın üzerine Semerkand'ı da gördükten sonra, "Özbekistan yaktı mı?" diye bana soracak olsalar, tereddütsüz şekilde vereceğim cevap artık hazır: "Yaktı yaktı, hem de nasıl!"
Sayfa 136Kitabı okudu
Ooota’ya göre, Gerçek İnsanlar’ın telepatiden yararlanabilmelerinin nedeni, onların asla yalan söylememesiydi. Bu kabilenin insanları gerçekleri gizlemek, minik ve zararsız yalanlar söylemek nedir bilmezler. Hiç yalan söylemedikleri için saklayacak hiçbir şeyleri de yoktur. Onlar, birbirlerini algılamak için zihinlerini açık tutmaktan ve başkalarına bilgi vermekten yüksünmeyen bir öbek insandır. Ooota bana zihinsel telepatinin işleyişini şöyle açıkladı: sözgelimi iki yaşında bir çocuk ötekinin bir oyuncakla -bir ipe bağlanarak çekilen bir taş olabilir bu- oynadığını görür ve onu elinden almaya niyetlenirse, büyüklerin bu durumu onaylamayan bakışlarını üzerinde hisseder. Bu durumda da başkasının malını izinsiz sahiplenme arzusunun bilindiğini ve de kabullenilmediğini anlar. İkinci çocuksa paylaşmayı ve nesneleri sahiplenmemesi gerektiğini öğrenir. Bu çocuk oyuncakla oynamış ve eğlencenin anısını belleğine kazımıştır, böylece öğrenmiştir ki, arzulanan şey mutluluğun heyecanıdır, nesnenin kendisi değil. Zihinsel telepati; evet, insanlar aslında bu yöntemle iletişim kurmalıydılar. Telepatiyle konuşabildikleri zaman, değişik diller ve alfabeler gibi engeller söz konusu olmaz. Ne var ki, ben biraz düşününce bizim dünyamızda bunun asla işlemeyeceğine karar verdim, çünkü bizler için şirketten çalmak, vergi kaçırmak, her türlü dalevereyi çevirmek sıradan olaylar halindedir. Bu dünyanın insanları asla “açık zihinli” olmaya yanaşmazlar. Saklanacak o kadar çok hile, o kadar çok kırgınlık vardır ki!
Yani ailemizin üyeleri hayatımızın her suretinin bir parçası.Tanıdıklarımız da var.Ve arkadaşlarımız.Sonra bizi her zaman büyük bir güçle çekip sürükleyen "dünya" var.Tüm bunları düşününce,kendi karakterimize sadık kalmak kolay değil.
Sayfa 20 - İthaki YayınlarıKitabı okuyor
Genellikle, ödevlerin yalnızca başkalarından geldiğine, bir patron, bir öğretmen, bir polis, bir yargıç ya da ailemiz tarafından bize dayatıldığına inanırız. Ama aslında düşününce, kendi kendimize de birçok ödev yarattığımızı anlarız. Kendi kendimize ödevler veririz ve bunu özgürce yaparız.
Sayfa 19 - Günışığı Kitaplığı
Reklam
Benim de bir geçmişim, yaptığım bir sürü iş, yüreğimi sıkıştıran deneyimlerim var, bunları düşününce alaylarım ve kınamalarım etrafımdakilerden kendime yöneliyor.
Güldü. “Hoşuna mı gitti? Ne fena,” dedi cilveli bir gülümsemeyle. “Fazlasıyla göze batacağım.” Sonra yüzünden acı dolu bir ifade geçti; sanki güldüğü, başımıza gelen ve gelecek her şeyi düşününce bir anlığına olsun eğlendiği için kendini suçlu hissediyordu ve yeniden paravanın arkasında gözden kayboldu. Aynısını ben de hissediyordum: Başımızdan geçen ve zihnimde sonsuz, dehşet verici bir döngü gibi kendini tekrarlayan korkunç olayların ağırlığı ve endişe. Yine de ona kendisini her saniye kötü hissedemeyeceğini söylemek istiyordum. Ağlamak işleri nasıl daha iyi yapmazsa gülmek de daha kötü yapmayacaktı. Bu, umursamadığınız ya da unuttuğunuz anlamına gelmezdi. Sadece insan olduğunuzu gösterirdi. Ama bunu da nasıl söyleyeceğimi bilmiyordum.
Ölümü belki her zaman gizlice düşündüm Her şeyin içinde ve her şeyden önce düşündüm O benim içimdeki ikizimdi sanki Onu, kendimi düşününce düşündüm Unutur gibi oldumsa da arada bir Unuttuklarımı özleyince düşündüm
Geceleri gelen mesajlar o kadar korkunçtu ki benim bunları yazmaktan pişman olduğumu anlıyor ve iyiliğim için okumamış gibi davranıyordu. Geceleri yolladığım o öfkeli mesajlardan dolayı pişmandım, sabah uyandığımda pişmanlık hissediyordum, gece neler yazdığımı düşününce korkunç panikliyordum, ancak Astrid'in bunları okuyup ya da okumadan göz ardı etmesine de bozuluyordum, çünkü bu öfkeli gece mesajları en gerçek olanlardı ve bana doğruyu söylemenin yasak olduğu, doğruyu söylersem cezalandırılacağım öğretildiği için onları yazdığıma pişman oluyordum.
Sayfa 67 - Siren
"Hayatım boyunca tüm gücümü ortaya koyarak elde ettiğim başarı fikri güzeldi; ama sonraları şunu fark ettim, Aristo'nun sözünü ettiği mutluluk, bir ömrün son anı uğruna tüm yaşamımızı ipotek etmekten farksız değildi. Son anlarımızda bir kereliğine mutlu olmak adına tüm hayatımızı çabalayarak, perperişan geçirmemiz gerektiği anlamına geliyordu. Böyle düşününce mutluluk denen şey korkunç bir hal aldı. Tüm hayatımı tek bir başarıya adamanın son derece beyhude olacağını hissettim. Dolayısıyla artık mutluluğun değil, mutluluk hissiyatının peşinde giderek yaşamaya karar verdim."
Sayfa 186 - Athica YayınlarıKitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.