Ah! Azizim, yalnız, tanrısız ve efendisiz kimse için günlerin yükü korkunçtur. O halde insanın kendine bir efendi seçmesi gerektir; Tanrı artık moda olmadığına göre.
İnanın bana, dinler, ahlak dersi vermeye kalkıştıkları ve bir takım emirleri yağdırdıkları andan itibaren yanılırlar. Suçluluğu yaratmak ve cezalandırmak için Tanrı zorunlu değildir. Benzerlerimiz, kendimizin yardımıyla yeterlidir bunun için.
Öylesine doğru ki bu, biz kendimizden iyi olanlara nadir olarak bel bağlarız. Daha çok onların toplumundan kaçarız. Tersine, çoğu zaman kendimize benzeyen ve zayıf yanımızı paylaşan kimselere açarız içimizi. Demek ki kendimizi düzeltmeyi ya da iyileştirmeyi istemeyiz: Önce kusurlu diye hüküm giymemiz gerekir. Yalnızca acınmayı ve yolumuzda cesaretlendirilmeyi dileriz.
“Temiz bir yaşama razı mısınız, herkes gibi?” Evet diyorsunuz doğal olarak. Nasıl hayır diyebilir insan? “Tamam. Sizi temizlerler. Bir iş, bir aile, örgütlenmiş boş zaman işte budur.”
"İyilik yapmanın anti-depresan etkisine benzer bir güce de sahip olduğunu ifade etmek yanlış olmaz. İyilik yaptığımızda, sakinleştirici, "iyi hissettiren" kimyasal olarak bilinen serotonin üretilmeye başlar. Yani iyilik yapmak, mutluluğu artırmanın yanı sıra bireylerin depresif duygularını ve anksiyetelerini de azaltmaktadır. British Colombia Üniversitesinde iyilik ve anksiyete ilişkisinin araştırıldığı çalışmada haftada en az altı defa iyilik yapan anksiyete düzeyi yüksek bireylerin, bir ayın sonunda anksiyete düzeylerinde düşüş gözlenmiştir."
Uzm. Klinik Psikolog Simge Bulunmaz