Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Ah mutluluk! Mutluluk! Sen ne kadar zayıf, ne kadar cılız bir şeysin! Duvak, portakal çiçekleri, aşk... Bunlar güzel ama para nerede? Ey aşkın meşru ve temiz mutluluğu! Demek seni de satın almak gerek?"
Reklam
Ne kadar baksam da kalbine aşkın Beyazı siyahtan seçemiyorum Kurşun dökülüyor parmaklarıma Orda bir duvak var, açamıyorum
Dökemiyorsam eğer içimi bir bir Konuşamıyorsam susuyorsam gidemiyorsam Seni sevdiğim içindir.
Olsa da bir, olmasa da nikâh, mihrap çiçekle dolmasa da, hiç bilmesek de gelinliğim nerden, tül duvak hiç olmasa da. Yediğin çanağa bakıp da kalma! At hemen, fırlat elinden! Aşk bir varmış, bir yokmuş, dön bak ki gitmiş elden.
"Kavuşma dağı taşı tutmuştu Suların sesi buluşmayı fısıldıyordu Güneş her gün buluşma muştusu gibi kendini gösteriyordu Ay, hurma ve zeytin dalları arasında rüzgarlarla savrulan bir duvak gibi bir belirip bir kayboluyordu"
Reklam
Ne söyleyebiliriz yarın bir taş konuşmak isterse? Bir portakal ağacı saçını başını yolarak Yollara düşerse birden? Çiçekler ölülerin yüreklerinde büyür Toprak öyle çok ölüyle dolar ve Deniz, bir ölü yıkayıcısı olarak vurursa kıyılara? Fundalıkların dibinde biriken kireç Suların saçlarındaki yakamoz duvak Sorarsa, sorarsa yineleyerek: Neden? Benim ne işim vardı, insanların tarihinde? Yerde sürüklenen ölü, gazetede bir resim Çiçekler götürüyoruz sevgililerimize Senin yattığın topraktan koparılmış Bir yaz günü, geceyarısı uyanıp Bir bardak su içiyoruz musluktan O su, senin damarlarından geçerek gelmiş Kimse düşünmüyor beyninle yüreğinin Arasında durduğunu dünyanın ekseninin... İşte o zaman bir suç çağrışımı oluyor yaşamak Dünya özür dileyecek senden bir gün Biliyorum, tarih orda başlayacak... Yere sürüklenen ölü, göğe kıvrılan bıçak Yüzün, dünyaya yakılan ağıtların önsözü olacak...
Bir serin rüzgarsın yüzüme vuran Yüreğimi yakan bir avuç korsun. Gökler biliyor sevdamı, taş duvarlar biliyor Sen bilmiyorsun.
Bir sigara dumanına uzanır gibi usulca Dokunsam saçlarına, kırılırsın.
Konuşsam bir türlü, sussam bir türlü Yıllar yılı yüreğimde büyüyen sırsın
Reklam
Gece yıldızlar öper seni usulca Çiğ damlacıkları toplanır yanaklarında Ufuklar ağarmaya duranda seher vakti Bâd-ı sebâ demlenir dudaklarında Arılar kokuna koşar gelir Beyaz gül derler sen duvak takınca Yeşil çimenlerde tamamlanır tuvaldeki resmin Gülünce pembe pembe olur yüzün gülüm İffetle birlikte anılır ismin Seninle yeryüzüne bahar gelir Kırmızı gül derler sen kızarınca Kalbimin yangınıdır senin yüzüne vuran Her mevsim en temiz sular öper Harama göstermediğin ayaklarının altından Böcekler usâresini emer yumuşak teninin Sevdalın dağları aşar gelir Bende figân başlar sen sarı açınca Sayrı yapan bir sevdanın resmidir sarılık Vuslat köprüsünü seller götürür Her ezgide keleplenir ayrılık Aşka vedâsıdır gözlerinin Hüzün sular gibi coşar gelir
Önce tutup taşa çaldın, târümar ettin beni, Sonra yeni bir kimyayla berhudar ettin beni Gönül toprağım hacizli, mevsimse kurak gidiyor, Karar vermekten âcizim, bikarar ettin beni. Umut önde giden at'tı, tırnağına bir mıh battı, Bir güldürdü, bir ağlattı; vurgun bir şar ettin beni Aynalarda-rüyâlarda sıdk ile izini sürdüm, Neye baksam seni gördüm, aşka mazhar ettin beni. Duvak takan gelin gibi, buluta giren ay gibi Ben kendimi sakladıkça sen hep izhar ettin beni. Şeklim şemâilim senden; hoşgörüm, celâlim senden, Neş'em ve melâlim senden; harf harf iş'ar ettin beni.
“Mutluluk, mutluluk!
Ne kırılgansın sen, ne güvenilmezsin! Duvak, çiçekler, aşk, aşk! Ama para nerede? Nasıl geçineceksin? Ey aşk, seni satın almamız gerekiyor, tertemiz, yasal mutluluk!”
Gökkuşağı nerde aşikâr olur Hangi aynadır ki, kurulur saray Bâde mi içirmiş toprağa gökler Kimin gözlerine düştü yıldırım
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.