Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Batı'daysa barbarlık, hoşgörüsüzlükten ve karanlıkçılıktan kaynaklanmıyor. Oradaki barbarlığın nedeni, kibir ve duyarsızlık.
Sayfa 54 - YKYKitabı okudu
Duyarsızlık gerçekten de bizim ahlaki kıyafetimizdir ve onsuz medeni toplumda görünmemiz uygunsuz karşılanır.
Reklam
Gerçekten karanlık bir dönemde yaşıyorum! İyimser bir sözcük aptallık. Kırışıksız bir alın Duyarsızlık. Gülenlere Ürkünç haberler Henüz ulaşmamış.
Palyatif toplum, ilaçlar ya da medya yoluyla oluşan duyarsızlık sayesinde eleştiriye karşı bağışıklık kazanır. Sosyal medya ve bilgisayar oyunları da anestezikler gibi etki gösterir. Toplumsal sürekli anestezi, bilgi ve düşünmeyi engeller, hakikati baskılar.
Sayfa 23 - Mutluluk Zorlaması
(...) Batı'daysa barbarlık hoşgörüsüzlükten ve karanlıkçılıktan kaynaklanmıyor; oradaki barbarlığın nedeni kibir ve duyarsızlık.
Ne tuhaf, bunu daha önce hiç düşünmemiştim. Kendi hasretlerimin içine gömülü olduğum için tanıdığım insanların hasretlerine nadiren dikkat ediyorum. Onların belleğimde iz bırakmaları bana doğal geliyor; ama benim de onların belleklerinde iz bırakmış olabileceğim düşüncesi beni şaşırtıyor. Geriye bu noktada tevazu mu yoksa duyarsızlık mı gösterdiğimi bilmek kalıyor.
Sayfa 415 - AdamKitabı okudu
Reklam
ÖLÜM Sabahattin Ali'nin doğrudan doğruya ya da başlı başına ölüm temini işleyen bir hikâyesi yoktur. Ama 64 hikâyesinden hemen hemen yarısında ölüm olayı vardır. Ölüm bu hikâyelerde aşk, sevgi, sevgisizlik, acımasızlık, bilgisizlik, duyarsızlık, zorbalık, yetersizlik gibi temlere bağlı bir öğe ya da onları belirtmeye ve sevgiyi, yaşamı,
"Kim olduğumuz ve hayatımızın nasıl gelişeceğine ilişkin en erken görüntüler daha anne karnındayken oluşmaya başlar. Hamilelik sırasında annemizin duyguları bizim dünyamıza işler, temel doğamızın sakin veya sıkıntılı, algısal veya küstah, dirençli veya inatçı olmamıza kadar temel doğamızı etkiler. Thomas Verny "[Bir çocuğun] Aklının temelde sert, köşeli ve tehlikeli ya da yumuşak, akıcı ve açık olarak evirilmesi büyük ölçüde [annenin] düşüncelerinin ve duygularının olumlu ve güçlendirici ya da olumsuz ve çelişkilere saplanmış olmasına bağlıdır." diye açıklar. "Bu kesinlikle ara sıra oluşan şüphelerin ve belirsizliklerin çocuğunuza zarar vereceği anla mına gelmez. Böylesi duygular normal ve zararsızdır. Bahsettiğim şey belirgin şekilde ve sürekli bir davranış dizisidir." Annemizle olan erken dönem deneyimlerimiz, aradaki bağda oluşan önemli bir kırılma ile sekteye uğrarsa acı ve boşluktan oluşan kırıklar, iyi oluşumuzu parçalar ve bizi hayatın temel akışından koparır. Anne-çocuk (veya bakıcı-çocuk) ilişkisinin bölünmüş, boş veya kayıtsızlıkla dolu şekilde kalması durumunda bir dizi olumsuz imge çocuğu hayal kırıklığı ve kendinden şüphe etmekle dolu bir düzlem içerisinde hapse debilir. Bazı aşırı vakalarda olumsuz imgeler sürekli ve sert olduğunda, başkalarına karşı hayal kırıklığı, öfke, hissizlik ve duyarsızlık baş gösterebilir."
Sayfa 185
Kültürel ve fiziksel yönden benzersizlik gösteren, insani boyutta ve idare edilebilir politik bir varlık olan kent, sonunda bu özelliklerini yitirmeye başladı. Kent, benzersiz derecede insani ve uygar nitelikteki ortak yaşam biçimlerinin sergilendiğini, kan bağlarından ve ailesel sadakatten bağımsız olan etik tabana dayalı bir sahne olma işlevini yitirdi; muazzam boyuttaki kimliksiz pazar yerlerinin hüküm sürdüğü bir yer haline geldi. Kentler, yalnızca elle tutulur nesnelerin değil kültürün de seri üretiminin ve tüketiminin birincil derecede önem kazandığı merkezlere dönüştü; kültür, ticari bir mala dönüştürüldü; insan ilişkileri de benzer şekilde giderek basitleşip nesneler yardımıyla yürütülür hale geldi. Üretim ve tüketimin kendi başlarına birer amaç haline geldiği bir ekonominin, toplumsal ve biyolojik yaşamı basitleştirmesi, insan psişesinin de basitleşmesine yol açmaktadır. Güçlü bir bireyleşme duygusunun damgasını vurduğu kapitalizm öncesi karma toplumdaki insanın yerini, yalnızca almaya yönelik olan bir tüketici, bir vergi mükellefi almaktadır; yaşama etkin olarak katılmak yerine, pasif bir gözlemci olarak kalan bu insan, hem kendini kabul ettirme gücünün kaynağı olan ekonomik köklerden, hem de birlikte yaşama katılımı teşvik eden toplumsal köklerden yoksundur. Karakter oluşumunun bir fonksiyonu olarak ele alınan yurttaşlık ile toplumsal bir varlığın eğitiminin {paidea) bir parçası olan politika zayıflamakta, bunların yerini toplumsal sorunlara karşı duyarsızlık almaktadır
Sayfa 316 - Sümer Yayıncılık
...ama kadının katlanması gereken en büyük sorun bu duyarsızlık değil, dünyanın ona karşı takındığı düşmanca tutumdu.
Sayfa 70 - Koridor YayıncılıkKitabı okudu
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.