128 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
İlk romanı Permafrost’la ülkesinin son yıllarda en çok konuşulan yazarlarından biri olan Katalan yazar ve şair Eva Baltasar ile selamlıyorum sizi. “İsyan ve nisyan” ı zarafetle buluşturan metin …
Permafrost
Permafrost
Permafrost… Sürekli olarak donmuş halde bulunan toprak ve/veya kayaçlardan müteşekkil zemini ifade etmek için kullanılan bir terim. İlk kez 1947 yılında S.W. Muller tarafından ortaya atılmış bir terim üstelik. Tıpkı ruhumuzun derinliklerinde donmuş halde var olan ve ne vakit eriyerek ortaya çıkacağı belli olmayan kimi duyum ve duygularımız gibi… Tıpkı romanın anlatıcısı olan kadını mecazi olarak sarmalayan bir katman gibi… Hiçbir yere uyum sağlayamayan, yaşadığı kişisel krizleri cinsellik, edebiyat ve sanatla savmaya çalışan bu kahraman, ailesindeki kadınların yol açtığı travmaları sevgili olduğu kadınlarla yatıştırmaya çalışıyor. Peki, onu sarmalayan bu donmuş katman tahayyül edilen kadar sert mi? Yoksa yaşanılan onca duygu ve ilişkiden, arayışında olduğu duygusal eksiklikten mütevellit çok daha mı kırılgan? gizemli bir buz katmanının altında hassas ve tutkulu bir varoluş sorgulaması.
Permafrost
PermafrostEva Baltasar · Can Yayınları · 202418 okunma
""Zira, dedi, insan kendi kendine duyum ve düşünce oluşturamaz, her şeyi dışarıdan alır. Tıpkı kendi varlığı gibi, acı ve haz da ona dışarıdan gelir."
Reklam
"Sen duygularını koku yoluyla mı algılıyorsun? Diye sordu Darian. Gerçekten şaşırmıştı. Sen öyle değil misin? Hayır, dedi Darian başını yana sallayarak. Benim empatik yeteneğim, dokunma duyum yoluyla çalışıyor."
Aşk, karşılıklı duyum ve uyum isteyen bir ilişkidir.
Sayfa 9 - Aylak Adam Yayınları
"Esse est percipi.* Dolaysız gerçek, duyumdur. Duyum bize, ruha aittir. Onun ötesindeki hiçbir şeyi bilmiyoruz. Gerçeğin tek göstergesi ve tanığı, bu bilinç durumlarının ve değişimlerinin tekrar tekrar doğuşudur. Dünya bizim tasvirimizdir." *Lat. Var olmak, algılanmaktır.
Sanki dokunduğun, dokunmak istediğin şey parmak uçlarına değer değmez yok oluyor, bir su damlası -berrak, ışıldayan- sen dokunduğun an buharlaşıyor. Yoksa canlılık dediğin bu mu, yalnızca bir duyum mu, daha dokunur dokunmaz parmak uçlarında çoktan soğuduğunu duyduğun silinen iz mi?
Sayfa 116 - Metis, Birinci BaskıKitabı okudu
Reklam
"Duyarlılığın mekânsal ve zamansal olarak yoğunlaşabilmesi için algı alanının geniş bir bölümü üzerinde duyum olmaması gereklidir; aynen müzikte, üstteki notaların ayrışabilmesi için alttaki sessizliğin gerekli olduğu gibi.."
Eğer bir duyum ya da düşünceye kapılırsam içerikleri verili bir gerçek değildir, ona içimizden gelen bir şey eklenmiştir. Söz gelimi bir resim gördüğümde "bana bir şeyi anımsatır". O anının haricinde ya da o anıya bağlı olarak, bilinç işlevinin öznel kısmı denen şey belirir. Düşünmede bu demektir ki, içimde otomatik olarak -daha sonra kendini bu dışarıyla özdeşleştiren- bir içerik belirmeksizin hiçbir düşünceyi kavrayamam.
Sayfa 123
Ah Pavase, canım Pavase...
Bir zamanlar dünyayı duymamı, yoklamamı, ona yaklaşmamı sağlayan her duyum sanki kökünden kesilip kangrenleşmiş gibi.
Bir duyum, eğer nedeni kendi dışındaysa neye yarar?
Sayfa 48 - Sel Yayıncılık
Reklam
Sevgi insanı dəyişdirir. Deyirlər ey sevgi insanı uşaqlaşdırır və ya sevgisizlik insanı yaşlı birinə çevirə bilir bilmirəm onu necə uşaqlaşdırdım amma o məni qocaltdı. İstənməyən yerdən gələn sevgi yorar insanı bax tam eləyəm. Boğazımda o qədər düyüm olmuş sözlər, cümlələr varki amma yenə susuram.
'' Duyum, duyanla aynı zamanda doğar. Ama duyulabilen, duyumdan önce vardır. ''
'' Bilinebilenin bilgisine bilgi, bilgi ile bilinebilene de bilinebilen; duyulabilenin duyumuna duyum, duyumla duyulabilene de duyulabilen diyoruz. ''
Her sevginin başlangıcı ve süreci, o sevginin bitişini getireceği boşluk ve yalnızlık ile dolu. Belirsizlikler arasında belirlemeye çalıştığımız yaşam gibi. Sevgi isteği, kendi kendini yaşamı kanıtlama dileği kadar büyük. Belki kendilerine yaşamı kanıtlamaya gerek duymayan insanlar, sevgileri de derinliğine duymadan, acıya dönüştüremeden yaşayıp gidiyorlar. Ya da sevgiyi sevgi, beraberliği beraberlik, ayrılığı ayrılık, yaşamı yaşam, ölümü ölüm olarak yaşıyorlar. Oysa yaşam ölümle, ölüm yaşamla tanımlı. Ama sen senin için her beraberlik ayrılış, her ayrılış beraberlik, sevgi sevgisizlik, duyum duyumsuzluğun başladığı an. Birisinin seninle yanyana olmak, kendi var oluşumu unutmak mı. Ya da daha derin algılamak mı. Kendi var oluşum. Her var oluş kendisiyle birlikte ölümü getirmiyor mu.
Her sevginin başlangıcı ve süreci, o sevginin bitişini getireceği boşluk ve yalnızlık ile dolu. Belirsizlikler arasında belirlemeye çalıştığımız yaşam gibi. Sevgi isteği, kendi kendini yaşamı kanıtlama dileği kadar büyük. Belki kendilerine yaşamı kanıtlamaya gerek duymayan insanlar, sevgileri de derinliğine duymadan, acıya dönüştüremeden yaşayıp gidiyorlar. Ya da sevgiyi sevgi, beraberliği beraberlik, ayrılığı ayrılık, yaşamı yaşam, ölümü ölüm olarak yaşıyorlar. Oysa yaşam ölümle, ölüm yaşamla tanımlı. Ama sen senin için her beraberlik ayrılış, her ayrılış beraberlik, sevgi sevgisizlik, duyum duyumsuzluğun başladığı an. Birisinin seninle yanyana olmak, kendi var oluşumu unutmak mı. Ya da daha derin algılamak mı. Kendi var oluşum. Her var oluş kendisiyle birlikte ölümü getirmiyor mu.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.