Ebubekir Sıddık

Ebû Usâme (r.a'rivayet ettiğine göre Allah Resûlü (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Mü'min, Allah'tan korkmak meziyetinden sonra sâliha bir kadından daha hayırlı hiçbir yararlı şey elde etmiş olamaz. Çünkü kendisi, ona neyi emrederse, emrine itaat eder. Ona bakarsa, o kendisini ferahlandırır. Karısının bir şey yapması veya yapmaması üzerine yemin ederse, karısı ona uymakla kendisinin yeminini yerine getirir. Karısının yanında olmazsa, karısı kendi namusu ve onun malını korumak hususunda dürüst ve samimî davranır.” (İbn Mâce 1857; Hasen)
Reklam
Osman b. Affần Müslüman olduğu zaman amcası el-Hakem b. Ebü'lÂs b. Ümeyye onu yakalayıp bir direğe bağladı ve şöyle dedi: “Atalarının dinlerini bırakıp yeni bir dine mi giriyorsun? Allah’a yemin olsun ki (yeni kabul ettiğin] bu dini terk etmedikçe asla senin bağını çözmeyeceğim!'Osman buna cevaben, “Allah’a yemin olsun ki ben de o dini terk edip ondan ayrılmayacağım”dedi. el-Hakem onun bu metanetini görünce onu bıraktı.
Haris b. Esed, Ebu Abdullah el-Muhasibi el-Basri. Sünni kelam ve tasavvufun öncülerindendir. 165 veya 170 yıllarında doğduğu tahmin edilmektedir. Şafii fakihleri arasında sayılmıştır. Ahmed b. Hanbel'le dostluğu bulunmakla birlikte kelami münakaşalara girmesi sebebiyle onun tarafından eleştirilmiştir. Tasavvuf ve kelamla ilgili ikiyüz eseri bulunmaktadır. Bunlardan yirmiikisi günümüze ulaşmıştır.

Reader Follow Recommendations

See All
Ne kadar da veciz ifade etmiştir Mevlid-i Şerif'in müellifi Merhum Süleyman Çelebi: Allah adın zikredelim evvelâ / Vâcib oldur cümle işte her kula Allah adın her kim ol evvel ana / Her işi âsan eder Allah ona Allah adı olsa her işin önü / Hergiz ebter olmaya ânın sonu Her nefeste Allah adın de müdâm / Allah adıyla olur her iş tamam.
“Benden sonra uygulanmadığı için unutulan bir sünnetimi ihyâ edene, o sünneti uygulayanların sevâbi kadar bir sevâp verilir. Ötekilerin sevâbından da hiçbir şey eksilmez. İnsanı doğru yoldan ayırana, Allah'ın ve Resûlullah’ın hoşnut olmadığı bir bid'atı ortaya çıkarana da, o bid'atı yapanların günahı kadar günah yazılır. O bid'atı yapanların günahından da hiçbir şey eksilmez. "
Reklam
... “Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bir konuşmasında Allah'a hamdü senâ ettikten sonra şöyle buyurmuştur: “Allah'ın doğru yola ilettiğini kimse saptıramaz. Allah'ın sapıklık içinde bıraktığını da kimse doğru yola iletemez. Sözlerin en doğrusu Allah'ın kitabı, hidâyetlerin en güzeli Muhammed'in hidâyetidir. İşlerin en kötüsü sonradan ortaya çıkanlardır. Sonradan ortaya çıkan her iş bidat, her bid'at ise sapıklıktır. Sapıklık içinde olan herkes de Cehennem'dedir.”
Batı,bir kuru akıldır ve Allah kuru akla ne kadar hak ve imtiyaz vermişse Batı hepsine malik; ve kuru aklı nelerden mahrum etmişse hepsinden yoksundur.
İlmin Değeri Nasıl Bilinir?
Muhammed Takî Osmânî şöyle dedi: “Muhterem babam Müftî Muhammed Şefi Hazretleri şöyle dedi: “İlme değer vermenin iki yolu vardır: İlim talibi olmak ve ilmi sadece bilmekten ibaret görmemek. İlim talibi olmak için gereken ilk şey ise ilme karşı bitmek tükenmek bilmez bir iştiyak duymaktır. Peki talib kimdir? Talebi olan kişidir. Bir şeyin değerini ancak onu talep eden kişi bilebilir. Urducadaki talep kelimesi İngilizcedeki 'bağımlılık' (addiction) kelimesine benzetilebilir. Bir kimse betel yaprağı (paan) istese, bu bir tür bağımlılıktır. Sürekli onu arar, durur. Tükettiğinde kalbinde geçici bir sükûnet olur. Ancak birkaç dakika sonra aynı his yeniden depreşir. Allah muhafaza buyursun, sigara ve uyuşturucu için de aynı şey söz konusudur. Bağımlılığın ise çeşitli türleri vardır. Muhterem babam betel yaprağı için duyulan arzunun ilim için de olması gerektiğini söylemiştir.”
Sayfa 146Kitabı okudu
Tasavvufun Gayesi: Kötü Huylardan Arınıp İyi Hasletler Kazanmak
Muhammed Takî Osmânî şöyle dedi: “Hacı İmdâdullah Muhâcir Mekkî, büyüklük kuruntusuna kapılan kimselerin tarikatın kokusunu bile alamayacaklarını, Eşref Ali et-Tehânevî ise tasavvufun bidâyetinin ve nihâyetinin müridin kötü huy ve vasıflarını yok edip onların yerine iyi hasletler kazanması (fenâ) olduğunu söylerdi.”
Sayfa 103Kitabı okudu
Muhterem hocam Mevlânâ Reşid Ahmed şöyle demiştir: “Meşguliyet dolayısıyla günlük vazifelerimi (vird, tesbihat) düzenli olarak yapamadığımı söylemem aslında bu vazifelere yeterince önem vermediğimin bir işaretidir."
Sayfa 103Kitabı okudu
Reklam
Tasavvufun Anlamı
Muhammed Takî Osmânî şöyle dedi: “Bugünlerde insanların ekserisi çokça zikir ve tesbihatin tasavvuf olduğunu düşünüyorlar. Hâlbuki bu tamamen yanlış. Tasavvuf temelde kötü ahlâktan soyunup güzel ahlâk ile ahlåklanmaktır. Zikir, tesbihat, evrâd u ezkar ise bu amacı gerçekleştirmeye yardımcı olan saiklerdir. Bunlar kişinin kendi hálini düzeltmesine yardımcı olan takviyelerdir. Bunları bir anlamda vitaminlere benzetebiliriz. Düzgün bir beslenme alışkanlığı olmadan vitaminlerin hiçbir işe yaramayacağını biliyoruz. O nedenle tasavvufun ne olduğunu iyi anlamak gerekir.”
Sayfa 101Kitabı okudu
Mutlak istiklal,mutlak hakikat sahibinindir;İslam ona teslim olup selameti bulmaktan ibarettir;hürriyet ve istiklalin hakikati de işte bu hakikate teslimiyet ve esaret..Kendini Allah'a esir ver ki,hürriyeti bulasın ve hayvan hürriyetinden kurtulasın!..
Ahkâmu'l-İtikâf. Muhammed Takî Osmânînin Urduca kaleme aldığı eserlerinden biri olan bu küçük risale, The Rules of Itikaf adıyla İngilizceye ve İtikaf Risalesi şeklinde de Muhammed Demirci tarafından Türkçeye tercüme edilmiştir. Her yıl yüzlerce insanın itikâfa niyetlendiğini; ancak gaflet sebebiyle itikâftan arzu edilen istifadenin gerçekleşmediğini dile getiren Muhammed Takî Osmânî bu hacmi küçük; fakat kıymeti büyük eserini dostu Şeyh Muhammed Süleyman Efendi'nin ricasi üzerine kaleme aldığını belirtmekte" ve eserinde itikâfa dair önemli noktaların altını çizerek okuyucuya yol göstermektedir.
Muhammed Takî Osmânî;
15 yaşında fetva vermeye başladı.22 16 yaşına geldiğinde devre-i hadisibirincilikle bitirerek mezun oldu. Mezuniyetten sonra aynı yerde iki yıl, doktora programına denk kabul edilen (PhD) fıkıh ihtisas programını bitirdi. 1964 yılında Karaçi Üniversitesi'nden edebiyat lisans, 1967 yılında yine Karaçi Üniversitesi'nden hukuk ve 1970 yılında Pencap Üniversitesi'nden Arap Edebiyatı alanında yüksek lisans derecesi elde etti.
Ebù'l-Hasan en-Nedvî ise şöyle der: "Esref Ali et-Tehầnevi'nin sahih akidenin yayılması, nefislerin ıslahı, ahlâkın tehzibi, Allah'a davet hususlarında büyük bir payı vardı. Tek başına büyük ilmî çalışmayı yapmıştır. Sekiz yüzü aşan kitap ve risaleler telif etmiş ve hakikaten bunlar da her tarafa yayıldı. Hint İslâm toplumunu muhteşem etkilemiştir.”
Ruslar kimdir? Rus kimliği nasıl inşa edildi?
Rus dediğimiz halk Doğu Slavlarin en kalabalığıdır. Ama “Rus” kelimesi Slavcadan gelmiyor. Bu sözün, 9. yüzyılda Doğu Slav halklarının yaşadığı bölgeye yani bugünkü Ukrayna, kısmen Belarus ve Rusya'nın Batısına -elbette ki bugünkü büyük Rusya coğrafyasına değil- hâkim olan Viking kabilelerinden birinin ismi olduğu biliniyor. “Rus” adlı bu Vikingler yerli Slav halklarını kontrol ederek prenslikler kurdular. Zaman içinde yerli halkla karışan Vikingler isimlerini de bu topluluklara verdiler. Dolayısıyla eski doğu Slav ahalisi yahut kadim Ruslar sadece bugünkü Ruslar değildir. Ukrain ve Belarus halkları da aynı tarihî kökene dayanır.