İnsan hep şikayet eder ve sırf şikayet etmekten istediği hayatı yaşayamaz.Hep kendine engeller koyar.Yaptıklarından,yapacaklarından korkar ve zamanla adım atmaya çekinir olur.Sanki ölümsüz gibi dünyayı sahiplenir.Dünyevi şeylere kıyamaz.Objelere aşırı değer verir.Oysa dünyadaki her şey eskir.Sen ya da başkası biri eskitir ama eskir.Mesela önünde üç tane elma olsa, mutlaka en beğendiğini en sona saklarsın.Güzel olanı, kafanda güzel şekillendirdiğini en son yemek istersin.İstersinki en son, ağzında en güzelinin tadı kalsın.Peki sıra en güzeline gelene kadar o tadını kaybetme ihtimali nedir? En güzelini en sona saklamak her zaman iyi değildir..
Erteleme, niyetle eylem arasındaki boşluktur. “Bunu daha sonra yaparım” demek de bir işe başlamak için doğru zaman ve doğru ruh halini beklemek de “son dakikacılık” da ertelemenin farklı yüzleridir.Erteleme eğiliminin yüzeyde görünen sebebi, genelde insanın zaman yönetmedeki yetersizliği gibi görünür. Ertelemenin elbette zaman planlamasıyla ilgisi vardır; ancak çoğu zaman ertelemek zamansızlığın bir sonucu değildir. Tam tersine insanlar işlerini erteledikleri, kararlarını sürüncemede bıraktıkları için zamanı iyi yönetemezler.Kimsenin donanımı dört dörtlük değildir. İnsan yetkinliklerini “yaparak” kazanır. Sadece düşünerek, hayal ederek, plan yaparak yetkinlik elde etmek kimseye nasip olmamıştır.Erteleme eğilimi yerine “aciliyet hissini” yerleştirdiğimizde, inisiyatif almaya başladığımızda, “durumdan vazife çıkardığımızda” ve bu vazifeyi üstlenmeye gönüllü olduğumuzda, başarı doğal olarak kendiliğinden gelecektir.Ertelemek Hayatı Kaçırmaktır.