Bana bir çay pişir. Bırakalım her şey kendi kendine düzene girsin: yavaş yavaş soyunalım. Bir şey kaybetmek korkusuyla yaşamayalım. Ne olacak endişesine kapılmayalım. Bırakalım zaman her şeyi halletsin. Bu söz bize korkunç gelmesin. Aynı ırmağa bir kere daha girelim!..
Kafam cam kırıklarıyla dolu doktor. Bu nedenle beynimin her hareketinde düşüncelerim acıyor, anlıyor musun? Bütün hayatım boyunca bu cam kırıklarını beyin zarımın üzerinde taşımak ve onları oynatmadan son derece hesaplı düşünmek zorundayım.
"İnsanları tanımıyorsun Hikmet oğlum."
Hikmet, uzandığı yerde, gözleri kapalı, albayın sözünü kesti: "daha önce hiç karşılaşmadım da bu ülkede, ondan albayım. Siz arada bana gösterseniz..."
Beni hemen anlamalısın, çünkü ben kitap değilim, çünkü ben öldükten sonra kimse beni okuyamaz, yaşarken anlaşılmaya mecburum, ben Van gogh'un resmi değilim, öldükten sonra beni müzeye koyamazsınız!..
"Bir zamanlar seni sevmiştim. Ve sevgiyi senin suretinde yaratmıştım." Boşta kalan elini göğsüne götürdü: "Bu kalbin birini sevmeye ihtiyacı vardı. Ve sen bunu anlamadın. Ve bana eziyet ettin. Ve eziyet ettiğini bilmedin. Gözyaşımı silmedin." Ve ben senin bilgisizliğinin artmasına izin verdim. Fakat hiçbir şeyi unutmadım. Ve hepsini aklıma yazdım. Ve sana izin verdim ki bilmeden yaptığın eziyet artsın. Ve sonunda artık dayanamıyorum diyebilmek için ben de bilmeden bu oyunu oynadım sana.
Beni hep durduruyorsunuz albayım. Bir gün beni kimse durduramayacak. Ve kendimi rezil etmeme izin verilmedikçe bende elalemi rezil etmeye devam edeceğim. Ve herkes kaybedecek bu yüzden...