Etrafta günden güne kendilerini kopyalayarak sayılarını arttıran ve rahatsızlık vermeye başlayan bir “gösterge yığını” mevcut. Hem onları fark etmemek için kör olmak lazım; keza onlar her yerdeler... Şöyle bir başınızı kaldırıp bakarsanız her şeyin taklit ve kopya ürünü olan simülakr evreninin parçaları olduğunu iğrenerek fark edersiniz...
Gerçek olmayan şeyler bile simülakrları sayesinde “esas gerçek” olarak yutturulmuştur. Bu yüzden gerçek ölmüştür ve çoktandır toprağın altında gömülüdür. Bana sorarsanız şuan gerçeğin kemikleri bile çözünüp gitmiştir...
Hem zaten şu saatten sonra gerçek kime lazım ki ? Simülakrlara alışalı çok oldu ve gerçeği de aramaz olduk. Artık yeni mesele “şeylerden hangisinin daha iyi simüle” olduğu meselesidir...
Neyse ölüyü daha fazla rahatsız etmeyelim. Bu Simülasyon kuramıyla ne yapacağınız da tamamen size kalmış...
Benim en güzel mesleğimdir seni sevmek.
Balkonda
Kendiliğinden sönmüş bir sigaranın yanında buldular beni
Senin hatrına uçarken kuş
Hem üşenmiş hem vakti geçmiş göç mevsiminin
Dudaklarından aşağı süzülüyordu yâr üstüne yâr sevmek
Alnında vedaya hazırlanmış bir perde
Ölürüz diye mi üzülüyoruz?
Ne ettik, ne gördük şu fani dünyada
Kötülükten gayrı?
Ölünce kirlerimizden temizlenir,
Ölünce biz de iyi adam oluruz;
Şöhretmiş, kadınmış, para hırsıymış,
Hepsini unuturuz.
seni görünceye kadar gönlüm her vakit kayıplar arasında, her vakit mezarlar içinde gezerdi. seni gördüm. sanki başka dünyaya geldim. o zaman hayatın ne demek olduğunu anladım. o zaman insanın ne demek olduğunu anlamaya başladım. önceden yaşamak nedir, bilmezdim. yine yaşamayı herkesten fazla severdim. şimdi hayatımın değerini iyice biliyorum. yine senin için ölmeyi yaşamaya tercih ediyorum. hakikatsiz, sen ölümü benden çok seviyorsun, ben de seni canımdan çok seviyorum. vefasız, beni bırakacaktın da mezarın kucağına koşacaktın, öyle mi? benim dünyada senden başka canım olmadığını bilmiyor musun? sen kaybolursan zekiyeciğinin ayakta gezer bir cenaze kalacağını hiç hatırına getirmedin mi?