Aramızdaki fark ve yeğenlerimizin bahtsızlığı şurada ki, Atlantiğin öbür yanındaki bu gibi kimseler ne hükümeti seçiyorlar, ne ulusun sesini yansıtıyorlar, ne de basının diline yön veriyorlar. Bizde kültürlü insanlar ve üst sınıflar iktidarı ellerinde tutuyorlar. Birleşik Devletler'de ise kitle egemendir; ulusun adını ve lakabını zorla gasbeden ayaktakımıdır: ne söylenmesi ya da yapılması gerektiğini dikte eden odur; hükümeti seçen odur, ve hükümetin, hizmette bulunduğu da odur; basını destekleyen odur ve basının memnun etmesi gereken de odur, yani kısacası, işlemlerin onun için yapılması ve yazıların onun için yazılması gerekiyor.”
İşte böyle konuşuyor İngiliz borsa simsarlarının uşağı. Sanki İngiliz diplomasisiyle rezalet aynı şey değilmiş ve sanki The Economist'in Yazıişleri Müdürü Wilson'la, onun üstü olan Gladstone tarafından atanan "centilmenler", dolandırıcılıktan, kumarbazlıktan ve hırsızlıktan parlamento önünde hüküm giymemişler gibi.
New-York Daily Tribune
no 4198, 2 Ekim 1854
KARL MARX