Dünya bir pazar yeri, herkes alelacele ne bulabilirse dolduruyor heybesine.
Benim heybem boş.
Ellerim garip.
Üç beş işe yarar katık koymadıktan sonra ne gerek var heybeye?
#vera
Gölgesinde otur amma
Yaprak senden incinmesin.
Temizlen de gir mezara
Toprak senden incinmesin.
Yollar uzun, yollar ince
Yol kısalır aşk gelince
Yat kurban ol İsmail’ce
Bıçak senden incinmesin.
Burdayım de ararlarsa
Doğru söyle sorarlarsa
Tabutuna sararlarsa
Bayrak senden incinmesin.
İl göçsün göçtüğün vakit
Yol yansın geçtiğin vakit
Suyundan içtiğin vakit
Kaynak senden incinmesin.
Toz konmasın sakın sana
Hakkı geçer halkın sana
Gücenmesin yakın sana
Uzak senden incinmesin.
Başka ülkelerin topraklarını istila eden komutanlardan niçin bu kadar büyük bir saygıyla bahsedildiğini anlayamıyorum. Büyük İskender, Hannibal, Scipio*, Sezar, Şarlman, Napolyon ve daha binlerce komutan yabancıların topraklarını yağmalamaktan başka ne yaptılar? Gerçi bu işgaller sonucunda büyük devletler kuruluyor ama çok sayıda insan da zorluklardan ve açlıktan ölüyor; milyonlar cahil kalıyor. Her yerde ahlaksızlık, hırsızlık, sefalet, sefahat, savaşlar, karşılıklı nefretler çoğalıyor; insanlar kabalaşıyor.
Sessiz Gemi
Artık demir almak günü gelmişse zamandan
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.
Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol;
Sallanmaz o kalkışta ne mendil, ne de bir kol.
Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli,
Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli,
Biçare gönüller! Ne giden son gemidir bu!
Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu.
Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler;
Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler.
Bir çok gidenin her biri memnun ki yerinden,
Bir çok seneler geçti; dönen yok seferinden.
Zülfü Livaneli'nin de dediği gibi. “ Bazen durduk yere kendimi çok hüzünlü ve kırgın hissediyorum. Kim bilir, hangi birikmiş olayların ruhuma yansıması bu...”