Benjamin faşistlerin eline geçmemek için intihar etti, Lorca onlar tarafından katledildi, Thomas Mann yine aynı nedenle yurdunu terk etti, Mandelstam, Stalin tarafından öldürtüldü ve daha bir nicesi.
Peki bir insan nasıl durmalı yeryüzünde, nasıl yürümeli? Bir çatı ya da bir sığınak mı aramalı kendisine; yoksa bir ağaç gölgesi mi bir süre konaklayacağı. Yahut bir vaha mı bulmalı,giderek büyüyen çöle karşı yurtlanacağı bir dünya cenneti.Koşturmalı mı bu heyecanların ardından, yoksa uzağından mı kalmalı şu süregiden hayhuyun?Bir dost yüzüyle mi yetinmeli - o da bulabilirse şayet - yoksa bir münzevi gibi mi yaşamalı şu hayatın mürai hızına ve insanların yüzlerine sinmiş olan şu sinik kayıtsızlığına inat: ulaşması gereken ufkuyla arasına örülmeye çalışılan duvarları ısrarla aşmaya çalışarak sürdürmeli mi yürüyüşünü, bu minval üzere ve sonuna değin
Olumlu anlamda yükselen sınıfların ütopyası, hakim sınıfların ise ideolojileri vardır. Olumsuz anlamda ise ütopyalar gerçekleşmesi mümkün olmayan ve bu nedenle de toplumları illüzyona tabi tutan tahayyüller iken; ideolojiler de toplumsal gerçekliği örtbas eden yanıltıcı düşüncelerdir.
Akif,'te gurbet acısının anlamı dünyevi bir yangından ziyade metafizik bir ruh üşümesi, üstesinden gelinemeyen bir yenilmişliktir ; o derin düş kırıklığı sonrası doğan bir umutsuzluk, çaresizlik, hüzün, yorgunluk ve bıkkınlık ç. Kadir kıymet bilmezliğin sessiz öfkesi :
Sessiz yaşadım kim beni bilecektir...
Bana çok görme ilahi,bir avuç toprağını...
Vîrânelerin yasçısı baykuşlara döndüm,
Gördüm de hazânında bu cennet gibi yurdu.
Gül devrini bilseydim onun, bülbül olurdum;
Yâ Rab, beni evvel getireydin ne olurdu?