408 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Varoluşsal Psikoterapi ve Nekrofobi Üzerine
Stanford Üniversitesi Fahri Psikayatri Profesörü ünvanına sahip olan Yalom, yaşamını Palo Alto ve San Francisco'da sürdürmektedir. Yazarın daha önce
Spinoza Problemi
Spinoza Problemi
isimli kitabını okumuş idim ve bayağı güzel bir eser idi. Pegasus Yayınlarından çıkan eser 397 sayfa ve çevirisini Elif Okan Gezmiş yapmıştır. Kitap Kırk bölümden oluşmakta ve yazar
Bir Psikiyatristin Anıları
Bir Psikiyatristin AnılarıIrvin D. Yalom · Pegasus Yayınevi · 20173,613 okunma
353 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
24 günde okudu
Mîna Urgan.. 1920lerden 20.yüzyılın sonuna kadar kendi gözüyle iç dünyasını, çevresinde olan biteni, düşüncelerini, görüşlerini bize sunan bir yazar, edebiyatçı. Bir Dinozorun Anılarını okurken kendimi oturmuş karşımda ninemin bana kendi hayat hikayesini anlatıyormuş gibi hissettim. Samimi, içten, akıp giden bir yaşam hikayesi. Hepimizin mutlaka adını duyduğu yazarlar, şairler, tiyatrocular karşımıza çıkıyor ve onları bir de Mîna Urgan’ın gözünden görüyoruz. En çok şaşırdığım noktalardan biri Falih Rıfkı’nın üvey babası olması ve Mustafa Kemal Atatürkle yakınlıkları oldu. 10 yıl Halide Edip’in asistanlığını yapması da keza öyle. Urgan’ın annesinin 1920lerde bile öylesine ileri görüşlü ve aydınlık kafalı olması fakat 100 seneyi geçmesine rağmen ülkemizde hala çok fazla gerici zihniyetin olması beni üzdü. Atatürk döneminde okuma oranı, insanların kalitesi dahi daha yüksekti. Mustafa Kemal’in dediği gibi : ‘’Eğitimin çökmesi bir ulusun çökmesidir.‘’ Şimdiki döneme bakarsak daha çok dibe batmaktayız. Artık kimse açıp bir sayfa kitap okumaz olmuş ve en ufak bir olayda öncelik eğitimden vazgeçmek olmuş.
Bir Dinozorun Anıları
Bir Dinozorun AnılarıMina Urgan · Yapı Kredi Yayınları · 202211,5bin okunma
Reklam
264 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Mükemmel
Mükemmel bir biyografik roman. Üstelik sadece Sabahattin Ali'nin biyografisi değil .Bu bir Türkiye biyografisi. Atatürk'ün son dönemleri , İsmet İnönü dönemi , Demokrat Parti , Turancilar , komünizm, köy enstitüleri, Türkiyenin siyasi ve kültürel çevresinden önemli bir çok ismin anlatıldığı muazzam bir kitap.Bir edebiyatçı olarak içinde bu kadar çok yazar şair görmek beni heyecanlandırdi.Kitap bana yazarın daha önce okuduğum Hava Kurşun Gibi Ağır (Nazım Hikmet) romanını hatırlattı aynı eksende geçiyor aynı çevre ama kesinlikle daha iyi . Ayrıca Mina Urgan in Bir Dinazorun Anıları kitabı da aynı dönemde aynı isimler etrafında geçiyor.Siyasi bakış açısıyla değil insani bir açısiyla okunmalı. Bana kattıkları çok fazla . Okumaktan fazlasıyla zevk aldım .Kesinlikle tavsiye ederim.
Başın Öne Eğilmesin
Başın Öne EğilmesinHıfzı Topuz · Remzi Kitabevi · 2007685 okunma
207 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
8 saatte okudu
Yoldaşım 40 Yıl
"Yoldaşım 40 Yıl", öykücü,şair,romancı,denemeci,sözlükçü,günlükçü,ressam Hulki Aktunç'un kırk yıllık yaratma hayatı boyunca sanatını besleyen,hayatını yönlendiren olay,olgu,insan ve anılara dair bir kitap. Kitap;"Hayata Dair İlk İzlenimler",Öğretmenlerim Hocalarım","Erzincan Askeri Lisesi",Edebiyat Çevresi ve Kemal Tahir'le Tanışma,"Politika,Reklam Vd",68'li Yıllar ve Öğrenci Hareketleri","Edebiyat Dili ve Romanlar","Sinema ve Edebiyat Çevresi","Ölüm İlanından Sonraki Hayat"  başlıklı bölümlerden oluşuyor. Rıza Kıraç,Hulki Aktunç'la,çocukluğuna,eğitim hayatına,edebiyatçı dostlarına,reklamcılık hayatına,68 Dönemi'nin politik ortamına,yazarın edebi hayatına,sinema ve edebiyat çevresine dair keyifli bir söyleşi gerçekleştiriyor. Sanat hayatında kırk yılı geride bırakmış çok yönlü bir sanatçının anıları,pek çok konudaki-özellikle edebiyat alanındaki-düşünceleri,ülkemizin geçmişine dair izlenimleri ve geleceğine dair öngörüleri ile zenginleşen kitap okuyucuya Hulki Aktunç'un dünyasını tanıma fırsatı sunuyor. Rıza Kıraç'ın edebiyatımızda kendine has bir dil,kurgu ve anlatım bütünlüğü oluşturmuş olan Hulki Aktunç'la gerçekleştirmiş olduğu söyleşilerden oluşan bu güzel kitabını okumanızı tavsiye ederim.
Yoldaşım 40 Yıl
Yoldaşım 40 YılHulki Aktunç · Yapı Kredi Yayınları · 20141 okunma
272 syf.
·
Puan vermedi
Georgi Gospodinov’un okuduğum üçüncü kitabı bu ve beni etkilemeyi yine başardı. Halen Sofya’da yaşayan Bulgar edebiyatçı umarım daha çok eser verir ve onu okuma zevkini bize yaşatır. Hüznün Fiziği’nde anlatıcı bir empatikolik( doktorların teşhisiyle radikal empatik- somatik sendromu) ve romanın şimdiki zamanında olgun yaşlarına eriştiği için bu özelliğini yitirmenin hüznünü yaşıyor. “Bir zamanlar her şeyde olabilirdim, her şey olabilirdim.” diyen anlatıcı, anılarını anlatırken başka insanların hüznünü de onların yerine geçerek aktarıyor. Başkalarının öykülerini kendi öyküsüymüş gibi sadece onların zihnine değil bedenine de bürünerek yaşadığı çocukluk dönemini anlatırken bir çok tarihi dönem ve karaktere bazen aralarında bir bağlantı olmaksızın geçiş yapar. Bunca karakteri ve bu kadar geniş bir zaman aralığını bir kitaba sığdırırken okuyucuyu akışta tutmayı başaran yazara hayran olmamak elde değil. Bazen Mintor (öküz başlı insan olan mitolojik karakter) oluyor, bazen bir köpek, bazen dedesinin zihnine giriyor, bazen babası… Becerisinin yok olmaya başladığını anladığında ise koleksiyonculuğa başlıyor. Her şeyi, anıları biriktirmek ve nesneleri kelimelerle korumak… “Bir takıntının boşalan yerini daima başka bir saplantı alır.” diyen anlatıcının beni çok etkileyen şu cümlesiyle yazımı bitirmek istiyorum: “Eskiden dünyadaki tüm bedenlere yerleşebiliyordum, şimdi kendi bedenimin evinde bir odadan başka bir odaya geçebildiğimde mutlu oluyorum. En uzun kaldığım yer çocuk odası.”
Hüznün Fiziği
Hüznün FiziğiGeorgi Gospodinov · Metis Yayınları · 2017901 okunma
İskenderiye KütüphanesKütüphanesi Yangını
THEODOTUS (kulaklarına inanamaz): O kadar ha? Sezar, gelecek kuşaklar sizi, kitapların değerini bilmeyen barbar bir asker diye mi tanısın? Bunu mu istiyorsunuz? SEZAR: Theodotus, ben de bir yazarım. Size vereceğim öğüt şu. Mısırlılar kitapların yardımıyla bir düşler dünyasında yaşayacaklarına bırakın da kendi hayatlarını yaşasınlar. THEODOTUS (bir edebiyatçı heyecanı, bir bilgin tutkusuyla diz çöker): Sezar, dünya ancak on kuşakta bir, ölümsüz bir kitaba kavuşur. SEZAR (yumuşamadan): İnsanlara dalkavukluk etmiyorsa onu tutup meydanlarda yakıverirler. THEODOTUS: Tarih olmasa ölüm sizi en adi askerinizin yanına gömerdi. SEZAR: Ölüm bunu yapacak zaten. Daha iyi bir mezar istemiyorum. THEODOTUS: Orada cayır cayır yanan, insanlığın anıları. SEZAR: Utanç verici anılar, varsın yansın. THEODOTUS (çılgınca): Geçmişi yok mu edeceksin? SEZAR: Evet. Yıkıntıları üstüne de geleceği kuracağım. (Theodotus umutsuzluk içinde yumruklarıyla şakaklarını döver.) Ama dinle Theodotus, dinle kralların hocası, sen Pompeius’un başına, dağdaki çobanın bir soğan başına biçtiğinden fazla değer biçmedin. Şimdi yaşlı gözlerle önümde diz çöküp yalvarıyorsun, hem de yalan yanlış çiziktirilmiş birkaç koyun derisi için. Şu anda sana ne bir adam, ne de bir kova su verebilirim. Ama saraydan özgürce çıkabilirsin. Şimdi, doğru Achillas’a git. Yangını söndürmek için alaylarını seferber etsin. (Onu merdivenlere doğru hızla sürükler.)
Reklam
45 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.