Clay aralarındaki binlerce kilometrenin, onu Julia'nın yalanlarına ve canını yakma ihtimaline kar- şı koruyacağını düşünüyordu. Aralarındaki kilometre farkını kapatmadığı sürece sorun olmazdı. Bu yüzden de telefonu çalıp da ekranda Julia'nın adını görünce hemen cevapladı.
"Merhaba."
"Selam," dedi Julia uykulu ve
Rabbi bulmak için edep gerekirdi. Edep, insanda Allah'ın isimlerini açığa çıkarırdı. Allah'ın her bir ismi edep aynasında görünürdü. Onun için edep imandandı. Edebin bir anlamı da hicaptı. Hicap da perde demekti.
Hz. Ömer zamanından bir vaka... Hz. Ömer, hilafeti zamanında cemaate soruyor: "Ben doğru yoldan saparsam ne yaparsınız?" Cemaatten biri cevap veriyor: "Seni kılıçlarımızla düzeltiriz." Buna karşılık Hz. Ömer, Allah'a hamd ü sena ediyor.
Kuruşçev'e ait fıkra yakıştırma da olsa, Hz. Ömer'e ait bu mükâleme gerçektir. Bu gerçeğin ifade ettiği anlamsa, Müslümanların her hal ve şartta, kişilerin hatırı na bakmaksızın İslâm'a ait doğruları söylemesi gereği dir. İslâm ahlâkının kişilere telkin ettiği edep tavrı, İs lâm'a ait doğruların kişilerin hatırı için veya onlardan korkularak gizlenmesini tecviz etmemektedir.
S. Hüseyin Nasr, Kuzey Afrikalı bir veliden şöyle bir cümle naklediyor:
"Edep nedir bilir misin? Edep, kılıcını son haddine kadar keskinleştirmendir, öyle ki, kesmek zorunda kaldığın kol ıstırap duymasın."
İslam'ın Manevî Yolu'nda nezaket ve incelik sahibi olmaya edeplenme denir. Bir kültür halidir edep; nazik bir vakarı ve mükemmel bir insanlığı içerir. Hem bir süreçtir, hem bir hâldir, çünkü birinci anlamıyla, süflî olanın ulvî olana tâbi edilmesi, adi şeylerin faziletlere feda edilmesi, cesedin ruhun emrine verilmesi demektir. Hayvandan insana kademe kademe geçiştir; insanın enaniyetini yırtıp manevî mertebelerin eşiğine gelirken yürüdüğü yoldur. Bu mertebeye erişen kişi, riyakârlıktan ve olduğundan iyi görünme halinden kurtulur. Edepli kişi, kalbin asli iştiyaklarını keşfeder ve Rabb-i Zülcelâlinin kalbine rahmetle dercettiği sırları ayan beyan görür, gösterir. Edep hem bir eminlik hali, hem bir karakter ve kişilik duruluğudur; bir mücadelenin meyvesi ve nefsin dizginlenmesidir.
Ahirete inanmayan, ölümün kavuşmak olduğunu nasıl bilsin ki. Herkes ölüyor. O zaman ölüm hayat ile ahiret arasında bir aracı.
Dur, derin nefes al, nefesini hissetiğinde Allah ile hasbihal etmiş olursun. Kıyamet son saat, hesap günü olan gün, ayağa kalkış günü. Yaptıklarımızın ya da yapmadıklarımızın sonuçları ile karşılaşacağımız gün. Bu yüzden
Bir Müslümana dinini bıraktırması çok güçtür, kesinlikle bırakmaz. İslamiyet mücevher dolu pek kıymetli bir gemiye benziyor. Bu geminin yükü çok ağır. Müslümanlara: "karşıdan karşıya geçebilmek için bu geminin belli bazı yüklerini denize atmamız gerekmektedir" demeliyiz. Böylece edep/erden başlayarak sünnetler, müstehaplar, vacipler ve farzlar da dahil gemideki tüm malları boşalttırmalıyız onlara. Böylece gemi karşıya geçse de boş geçmeli.
Bu durdurulamaz sürüklenişte Osmanlı Ordusu'nun lime lime üniforması büsbütün paralanıyor, yamalar uçuşup erlerin, subayların etleri edep yerlerine kadar açılıyordu. Her şey değişmenin ya da batmanın kaçınılmazlığını ispatlamaktaydı.