Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Eda

Eda
@edieda
“… Mesela Uzun sokak kalabalığında, İstiklal Caddesi’nde, ya da Halep Çarşısı’nda veya benzer bir yerde yaşadığım o duygu. Bir an için başımı kaldırır, etraftaki telaşlı, koşuşturmalı, hep bir şeylere yetişmeye çalışan kalabalığa bakardım. Haklarında bir şey bilmezdim ama kesin olan tek bir şey var olurdu. ‘Bunların hepsi bir gün ölecek.’ “
Reklam
“Geçmişi bizim için manalı kılan şey, ona bugünden bakıyor olmamızla alakalıydı. Onun, bugün ve yarın için bize vereceği hızdı aslolan.”
“Ömer, o bakışı tutmak, içine çekmek, hiç bırakmamak istedi. Kalabalığın farkına bile varmadığı kısacık bir an, âşık içinse bir sonsuzluktu bu. Zamanın iki yüzü var, dedi kendi kendine Hayyam, iki boyutu; uzunluğunu güneşin seyri belirliyor, kalınlığını ise tutkular. “

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
“Belki de edebiyatçılık, anlatmaktan çok, bir anlama uğraşına dayanıyordu.”
Sayfa 140Kitabı okudu
“Su, susuzluktan deli olmuş bir kişinin gözü önünde ve kendisi de su içinde, fakat akıp giden sudan haberi bile yok.”
Sayfa 285Kitabı okudu
Reklam
“ Bazı hikayeler sadece onu anlatabilecek olanların başından geçer. Şimdi benim hikayem başlıyor. Kulağını aç, beni iyi dinle.”
“İnsan sevilmekten çok anlaşılmayı istiyordu belki de. “
Sayfa 272Kitabı okudu
Sayfa 200 ve 235 arasında çok gerçekçi bir şekilde geleceğin öngörüsü yazıyor. Yeniden yeniden en ince ayrıntısına kadar okumak lazım. 235 ‘ten sonra ise anlatılan her şey somut bir hâl alıyor ve bence 235 ten önceki sayfalar olacaklara hazırlık kısmı asıl olaylar sayfa 235 ten sonra başlıyor.
“...En iyi kitaplar insana zaten bildiklerini söyleyen kitaplardır...”
Sayfa 217Kitabı okudu
“Teknolojik ilerleme bile, ancak ürünleri insan özgürlüğünün daraltılmasında kullanılabiliyorsa gerçekleşir.”
Sayfa 209Kitabı okudu
Reklam
“Anımsadığı kadarıyla, annesinin olağanüstü bir kadın olduğunu sanmıyordu, hele zeki bir kadın olduğu hiç söylenemezdi. Yine de tümüyle kendine özgü davranışlarından bir soyluluk , bir eldeğmemişlik vardı onda. Duyguları sahiciydi ve dış etkilerle değiştirilmesi olanaksızdı. Onun gözünde, bir davranış sırf etkisiz olduğu için anlamını yitirmezdi. Birini seviyorsan gerçekten severdin, verecek başka bir şeyin yoksa bile sevgin yeterdi. Verecek çikolata kalmadığında, annesi çocuğu sımsıkı göğsüne bastırmıştı. Bunun hiç bir yararı yoktu, hiç bir şeyi değiştirmiyordu, çikolatayı geri getirmiyordu, çocuğun ya da kendisinin ölümünü önlemiyordu; ama böylesi ona doğal geliyordu. “
Sayfa 180Kitabı okudu
“Doğru olmadığının biricik kanıtı, yüreğinizden yükselen o sessiz protesto, içinde yaşadığınız koşulların dayanılmaz olduğunu duyumsatan, eskiden böyle değildi herhalde diye düşündüren o sezgiydi. Winston birden, çağdaş yaşamın asıl özelliğinin acımasızlık ve güvensizlik olmadığını; yavanlık, donukluk ve kayıtsızlık olduğunu fark etti.” Aslında bu paragraf hayatımızdaki çoğu şeyi özetliyor bence. Sadece birazcık koltuğa yaslanıp düşünmek hepsini anlamlandırıyor.
Bilinçleninceye kadar asla başkaldırmayacaklar ama başkaldırmadıkça da bilinçlenemezler
İnsan, ardında tek bir iz bile, bir kâğıt parçasına karalanmış tek bir adsız sözcük bile bırakamadıktan sonra, geleceğe nasıl seslenebilirdi?