Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Bu meyanda müracaat ettiğiniz diğer bir tedbiri de kaydedeyim. Görecek göz, işitebilecek kulak, söyleyip tenvir edebilecek ağızları memleketten uzaklaştırmayı düşündünüz. Bey, ağa ve şeyh ailelerinden birkaç bin aileyi Türk vilayetlerine tehcir ettiniz ve İstanbul'dan başlıyarak İzmir, Ödemiş, Manisa, Aydın, Isparta, Burdur, Niğde Kayseri, Kastamonu, Edirne...ilh. şehirlere dağıttınız. Bu tedbire de sebat olunamadı. Menfiler 4 sene sonra memleketlerine iade edildiler. Tevessül etmiş olduğunuz bir tedbir daha vardı. Kültürel bir tedbir: Kürdistan'da maarife ehemmiyet vermek. Bu tedbirde diğerleri gibi aksi netice verdi. Türkçe okuyan, Türk terbiyesi alan Kürt çocuk ve gençleri, kendilerini sevketmek istediniz. Yeni Turan yoluna gideceklerine, ellerine geçen irfan meşalesi ile milli vijdanlarının derinliklerine bakmağa ve o derinlikler ve karanlıklarda ümmi Kürtlerin göremediği hakikatları görmeğe başladılar. Mektep sıralarından mücâdele meydanlarına, ihtilalci saflarına geçtiler.
Sayfa 24
Osmanlı devletinin ilk telgraf hattı 9 Eylül 1855 yılında Edirne – Varna – Kırım arasında kuruldu. Kırım’dan İstanbul’a çekilen ilk telgrafta ise Kırım’ın şehri olan Sivastopol’un Rus işgalinden kurtarıldığı bildirilmekteydi.
Reklam
Kendisi ise yalnız bir defasında ve İttihat ve Terakki’nin en mutedil, ağır başlı öncülerinden olan, o sırada Edirne valiliğini yapan Hacı Adil Beyin yanında, valinin dikkat ve ilti­fatlarını çekmişti.
Sayfa 188
Bulgarlar yenik ve ümitsiz durumdaydılar. Bundan cesaret alan İstanbul, bu sefer kendisi harekete geçerek Edirne üze­rine yürümeye karar verdi. Hızlı harekete geçen Çatalca or­dusu ve Bolayır kolordusu, Doğu Trakya’ya daldılar.
Sayfa 184
Bu belgede, Edirne düş­meden Edirne’nin kurtarılması için harekete geçilmesi isten­mektedir.
Sayfa 177
"Bu kız var ya, diyorum. Benim vatanım. Evim. Yurdum. Sığınağım. Edirne'den Kars'a karış karış toprağım. İzmir'in dağlarında açan en güzel çiçeğim. Mavi mavi bakan Atatürk'üm. Neşe saçan Cumhuriyetim."
Sayfa 369Kitabı okudu
Reklam
Eski toplumumuzun insanı ölüm olayına, onu geciktirip kaçarak değil; sıcak bir dostlukla kucaklayıp yanına alarak direnir. İstanbul, Bursa, Edirne gibi Osmanlı kentlerinde bazen geniş alanlarda, bazen mahalle aralarındaki mescitlerin etrafında mezarlıklar yer alır. Akdeniz coğrafyasının ölümsüz, soylu ağacı servilerin ve eğrelti otlarının arasında her biri bir üslup harikası olan mezar taşları, dışarıdaki hayatla bir bütünlük içindedir.
Tanrı onların sırlarını kutsasın
(Pir Ali) Oğlu İsmâil-i Ma'şûkıy, İstanbul'a geldi; Bursa'ya gittiğini, orada birçok kişilerin kendisine uyduğunu, Hüdâyî ''Vâkıât''ından öğreniyoruz. Edirne'ye de giden, İsmâil'e askerden, bilhassa sipahilerden mürit olanların sayısı, binleri aşmıştı. (1539) Atmeydanında (Sultanahmet Meydanı), on iki müridiyle, başı enseden kesilmek suretiyle şehit edilen Ma'şûkıyn'nin şehit edildiği yere bir mescit yapılmış, denize atılan cesedi Rumelihisarında çıkınca da orada, kayalar mezarlığına defnedilmiştir. Şehadet yerindeki mescit yıkılmıştır, eseri bile kalmamıştır; fakat (1880) Alî kızı Hasene adlı bir kadın, meşhedine bir taş diktirmiştir ki bu taş, hala durmadadır.
100 Soruda Türkiye'de Mezhepler Ve Tarikatler
100 Soruda Türkiye'de Mezhepler Ve Tarikatler
Melamilik ve Melamiler
Melamilik ve Melamiler
30 Mart 1431 Pazar günü Edirne'de dünyaya gelen II. Mehmet, çocukluğundan itibaren devrin ileri gelen alimlerinden eğitim aldı. Devlet idaresini öğrenmesi amacıyla Manisa'ya vali olarak gönderildi. On iki yaşında babası Sultan II. Murat tarafından tahta çıkarıldı. Bu genç padişahın tecrübesizliğinden yararlanmak isteyen dönemin Avrupa devletleri bir haçlı ordusu kurarak bölgedeki Türk hâkimiyetini sona erdirmek için yola çıktılar. Durumun ciddiyeti üzerine vezirleriyle görüşen genç padişah, babası II. Murat'ı yeniden tahtı devralması için Edirne'ye davet eder. Babası bu davet üzerine oğluna şu haberi gönderir: "Bizim tahtı oğlumuza bırakmaktan maksadımız, yorucu geçen ömrümüzün son yıllarını rahat ve huzur ile yaşayıp ibadetlerimizi yapmaktı. Saltanat kimde ise din ve devleti savunmak da onun görevidir." Sultan II. Mehmet bu haber üzerine babasına şu cevabı yazar: "Saltanat senin ise, düşmanlar topraklarımızı alarak ilerlemektedir. Osmanlı Devleti ve İslam dünyası tehlikededir. Eğer saltanat benim ise, ordunun başına geçmeniz için fermanım vardır. Göreviniz ihtar olunur!" Bunun üzerine Edirne'ye gelen II. Murat ordusuyla Varna'ya hareket eder ve 1444 yılında büyük bir zafer kazanarak Osmanlı'nın bölgedeki gücünü perçinler.
Elma YayıneviKitabı okudu
93 muhacirinin Edirne'de gömleği, Ayastefanos'ta eti, İstanbul'da derisi yoktu.
Sayfa 10 - oğlak
Reklam
Daha iyi anlatılamazdı
Dinin, din olgusunun insan yaşamında bulaşmadığı yer yok! Nasıl oldu da, üç beş kişinin; diyelim bir kümenin, kümelerin inancıyla bunca tanrılar varlaştı! Okullarda, tarih kitaplarında bunlar anlatılmaz! İslamlığın zorla, kafa kesmeyle, kesip biçmekle yayılmasının anlatılmadığı gibi! 1950'den bu yana ülkeyi uçuruma sürükleyen Menderes Bayar ikilemesini izleyen yönetici hipopotamlar, önce Anadolu halkını sünepeleştirdiler yeniden! Nasıl oldu bu? Kur'an kursları açılır; Mekke'ye hacı adayları gönderilir, Şeytan taşlanır; birer uyuşturucu yuvası olan tekkeler, zaviyeler açılır; 1400 yıl önce, VII. yüzyıl Arap oymağına öğütlenen ve Kureyş Tanrıelçisi Muhammed'in düşlemli doğmalarıyla yuğrulan tümceler Edirne'den Ardahan'a bütün Türkiye'ye dağıtılır. Hem de parasız olarak! 1960'lı yıllarda yapılır bunlar, Demirel döneminde! Ve Doğudan Batı'ya, Batı'dan Doğu'ya, bütün Türkiye'de minarelere hoparlör takılıp; halkı Arap olmayan, dili Arapça olmayan Türkiye'de halk, Arapça sözcüklerle bombardıman edilir!
Sayfa 150Kitabı okudu
Arapçayla yolsuzlukları örtbas etme
Edirne'den Ardahan'a bütün Türkiye'yi Arapça bağırtılı hoparlör tarlasına döndürdükten sonra, Atatürk devrimlerini de yokettiler. Okullarımızda: "Türküm, doğruyum, çalışkanım. Yasam: küçüklerimi korumak, büyüklerimi sevmektir" diye her sabah söyledik. Bu büyükler, bir Arap ülkesi olmayan Türkiye'de Arapça bağırtılarla yolsuzluklarını örtbas etmeye çalışıyorlar! Çocuklar bu büyüklere nasıl saygı duyabilir, onları nasıl sevip, sayabilir?
272 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
12 günde okudu
KARDEŞ ve VEZİR KATLİNİ BAŞLATAN, CESEDİ KOKAN PADİŞAHLA İLGİLİ İNCELEME
Tursun Bey, Fatih'in Tarihi adlı bu çalışmasında 1442 – 1488 yılları arasını kapsayan 46 yıl anlatmaktadır. Ve gerçekten kısa, öz, abartısız, akıcı bir anlatımdır. Fakat tabi Osmanlı tarihi demek hep kan, gözyaşı, yağma talan, işgaller, haksızlıklar, hukuksuzluklar tarihidir aynı zamanda. Zaten yağma, talan dönemi sona erince de Osmanlı’nın
Tarih-i Ebü'l- Feth
Tarih-i Ebü'l- FethTursun Bey · İstanbul Fetih Cemiyeti Yayınları · 197725 okunma
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.