“Ama ben size geçmişten değil bugünden bahsetmek için geldim. O zamanın dünyasıyla bugünün dünyası ayrı, ama temelde hep aynı sorunlar varlığını koruyor. Aynı zamanda dostum olan Profesör Huntington’a bakılırsa bu sorunun adı ‘Medeniyetler Çatışması’dır. Ben buna pek katılmıyorum. Bazıları bu çatışmaya ‘Din Savaşları’ adını veriyor. Hepsi Ortadoğu kökenli olan ve aynı ilkeleri dile getiren tektanrılı dinlerin de bu çatışmaya sebep olduğunu sanmıyorum. Başka bir dostum olan Edward Said, bu tanımlamalara itiraz ediyor ve sorunun adını ‘Cehalet Çatışması’ olarak koyuyor. Bunun, Huntington’a göre daha tutarlı bir görüş olduğunu söyleyebiliriz. En azından benim düşünce tarzıma daha yakın geliyor. Çünkü kabaca Batı ve Doğu diye adlandırılan medeniyet biçimleri, birbirini tanımıyor. İletişimin bunca ilerlediği bir dönemde hâlâ ‘Cahiliye’ dönemini yaşıyoruz.”
On my second arrest I refused to sign anything or to answer any questions. But I betrayed this principle once. One time an investigator gave me a question in written form (the interrogation protocol): "What role do you play in the national movement of Crimean Tatars?" "Oh, that question I'll be glad to answer," I said. "Write: 'A normal role. One of a Crimean Tatar who wants to return home to her native land, Crimea!'" Of course, the investigator did not write down such an answer.
Reklam
"No matter how well you do on your exams, we will not accept you." When I asked why, Shtrakhov said nothing. I had to answer the ques-tion myself: "I understand why you don't want to admit me to the school of history; it's because I'm a Crimean Tatar?"
Edward Said'in Oryantalizm'deki öncülü şuydu: hem coğrafi hem de kültürel varlıklar olarak -tabiatıyla tarihsel varlıklar da- "Doğu" ve "Batı" gibi bölgeler, yerler, coğrafi kesimler, insanların icadıdır... Dolayısıyla Batı kadar Doğu'nun da Batı'da ve Batı için ona gerçeklik ve varlık kazandıran bir düşünce tarihi ve geleneği, simgeleri ve sözcük dağarcığı vardır.
Ayrıntı Yayınları 1997 Sayfa: 209
Hükümetler, ABD'nin kendi ülkelerine yönelik politikasını etkileme gücüne sahip olmadıkları için enerjilerini kendi halklarını baskı altında tutmaya, susturmaya harcıyorlar. Buda toplumda, hınç, öfke, çaresizlik ürünü beddualar üretiyor.
Bütün bir halkı topraklarından ve miraslarından mahrum bırakmak asla doğru olamaz.
Sayfa 204 - Alfa yayınlarıKitabı okudu
Reklam
Tarihi anlamak veya yorumlamak sadece "İnsan yapımı olduğu" için mümkündür. Çünkü biz sadece yaptığımız şeyi bilebiliriz. (tıpkı Tanrı'nın doğayı yaptığı için bilmesi gibi).
Sayfa 136 - Alfa yayınlarıKitabı okudu
Kişi, bir yerde uzun uzadıya, ben bu "biz"e ait değilim ve "siz" her ne yapıyorsanız benim adıma yapmıyorsunuz diyebilmelidir.
Sayfa 122 - Alfa yayınlarıKitabı okudu
'Şeytan da bir zamanlar Cennette otururdu, bu yüzden onu daha önce görmemiş olanların ilk gördüklerinde meleklerle karıştırmaları mümkündür."
Sayfa 113Kitabı okudu
Sürgün bir seçim değil, insanın başına gelen şeydir. Topluluğa duyulan kör sadakat ile kişiyi yalnızlaştıran entelektüel duruş arasında bir seçim yapmak gerek­tiğinde ikincisini seçeceğim. Edward Said
Sayfa 26 - MetisKitabı okudu
Reklam
Son tahlilde bana öyle geliyor ki uzmanlaşmaya teslim olmak tembelliktir; çünkü uzmanlık alanınızın gereklerine uyarak başkalarının sizden yapmanızı istediği şeyleri yaparsınız.
Bir entelektüel gemisi battıktan sonra karada değil karayla birlikte yaşamayı öğrenen birine benzer;
... Bugün insanın evindeyken kendini evinde hissetmemesi bir ahlâk sorunudur."
Adorno'nun yaşamının son yıllarında söylediği gibi entelektüel dünya üzerinde bir etki yaratmayı değil, bir gün,bir yerde birilerinin onun yazdıklarını tam da onun yazdığı gibi okuyacağını umar
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.