Yirminci yüzyılda entelektüeller ya da entelijansiya-fikirleri karşılığı para alan yöneticiler, profesörler,gazeteciler,bilgisayar ya da hükümet uzmanları,lobiciler,allameler,sendikalı köşe yazarları,danışmanlar-adı verilen genel bir gruba ait insanların sayısındaki artışla birlikte,insan artık bağımsız bir ses olarak entelektüel birey var olabilir mi diye sormak zorunda kalıyor.
Hepimiz bir toplumda yaşıyoruz; kendi dili, geleneği ve tarihi olan bir milliyetin mensuplarıyız. Entelektüeller bu fiili durumların ne ölçüde kölesi, ne ölçüde düşmanıdırlar?
Reklam
İnsan yalnız kalır, doğru; ama her zaman sürüye uyup mevcut duruma hoşgörü göstermekten iyidir yalnızlık.
Hükümetler hala halklarını açık açık ezmekte, adalet hala ciddi bir biçimde zedelenmekte ve iktidar entelektüelleri hala kendi saflarına katıp seslerini gayet güzel kısabilmektedir...
Carey'e göre Gissing, Wells ve Wyndham Lewis gibi İngiliz entelektüelleri modern kitle toplumunun doğuşuna tiksintiyle bakıyor, "ortalama insan", varoşlar, orta-sınıf beğenisi gibi şeyleri horgörüyorlardı; bunların yerine doğal bir aristokrasiyi, "daha iyi" olduğunu düşündükleri eski günleri, üst sınıf kültürünü övüyorlardı. Oysa bence entelektüel mümkün olduğunca geniş bir halk kesimine seslenir (onları küçümsemez), bu kesim onun doğal muhatabıdır.
Sayfa 12 - 1. BaskıKitabı okudu
Entelektüel bireyin hangi partiye yakınlık duyarsa duysun, hangi ülkeden gelirse gelsin ve kendini aslen neye bağlı hissederse hissetsin, insanların çektiği acılar ve yaşadığı baskılar konusunda belli doğruluk standartlarından şaşmaması gerektiğini söylemeye çalıştım. Nabza göre şerbet vermek, konuşulması gereken yerde susmak, şovenist kabadayılıklara, tantanalı döneklik ve günah çıkarma törenlerine rağbet etmek bir entelektüelin kamusal rolüne en çok gölge düşüren tavırlardır.
Sayfa 12 - 1. BaskıKitabı okudu
Reklam
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.