Haçlı Seferleri uzmanı Carole Hillenbrand'a verelim: Müslüman dünyasıyla temasa girmeleri Avrupalılara fil­dişi, işlemeli metal ürünleri ve diğer lüks eşyalar gibi Arap dünyasından gelen her türlü malı tanıma imkanı vermiş­ti. Bunların içerisinde en önemli olanları tekstil ürünleriydi: Damasko, pamuklu kadife, muslin, organtin, atlas, saten ve canfes . . . Kutsal Topraklardan memleketlerine dönen Haçlılar, ar­kalarında bıraktıkları egzotik ülkelerden bahsedeceklerdi. On sekizinci yüzyılda başlayan oryantalizm olgusu ve onun Batı sanatı ile edebiyatındaki yansımalarını çağdaş dönem­ de Edward Said kadar güzel tasvir eden çok az kişi vardır. Müslüman dünyası çöllerden, surlarla çevrili şehirler, peçe­li kadınlar, haremler, hadımlar, hamamlar, entrikalar, tuhaf hayvanlar, ilginç giysiler, farklı diller, lüks eşyalar ve yabancı bir dinden ibaretti; kısacası, romantik gizem ve tehlikeler di­yarıydı.
Bir milyar insanı içeren, dünyanın üçte birine yayılmış olan düzinelerce farklı toplumdan oluşan, içinde Arapça, Farsça, Türkçe gibi yarım düzine önemli dil konuşulan Müslüman dünyayla ilgilenen Amerikalı ya da İngiliz akademik entelektüeller bugün indirgemeci ve, bence, sorumsuz bir biçimde "İslam" diye bir şeyden bahsetmektedirler. Bu tek sözcüğü kullanarak, hakkında bin yıllık bir dönemi ve Müslümanlık tarihinin yarısını kapsayan büyük genellemeler yapılabilecek, İslamla demokrasinin, insan haklarının, ilerlemenin uyuşabilirliği konularında utanıp sıkılmaksızın yargılar verilebilecek basit bir nesne gözüyle bakmaktadırlar İslam'a.
Reklam
Halk dilinde "İngilizler", "Araplar", "Amerikalılar" ya da "Afrikalılar" gibi sözcükler çok sık kullanılır ve bu sözcüklerle sadece bütün bir kültür değil özgül bir zihin yapısı anlatılmak istenir.
Ulusların ya da ortak bir dile, bir dizi müşterek özelliğe, önyargıya, belli düşünce alışkanlıklarına sahip başka türlü toplulukların Avrupa, Afrika, Batı ya da Asya gibi etrafımızda inşa ettikleri sınırlardan ve duvarlardan kaçmanın yolu yokmuş gibi görünüyor.
Klişeler, aşınmış metaforlar, bayat kullanımlar, der Orwell, "dilin çürümesi'nin örnekleridir. Sonuçta zihin uyuşup pasifleşirken bir süpermarketteki fon müziği etkisi yaratan dil, bilincin üzerini kaplayıp onu basmakalıp düşünce ve duyguları, incelemeden, edilgin bir biçimde kabul etmeye ayartır.
Irkçı fantazi, dünyanın koca bir parçasını, öznenin anavata­nının yerine geçen gayrimeşru bir keyif sahası olarak bile tahay­yül edebilir. Edward Said'in "Şarkiyatçılık" diye teşhis ettiği fe­nomende yaşanan budur. Şarkiyatçı, Batı ahlakının baskıcılığının meydan vermediği cinsel heyecan için Şark'a bakar.
Reklam
Entelektüel her zaman yalnızlık ile saf tutma arasında bir yerde durur.
Siyaset her yerdedir; saf sanat ve düşünce alanlarına ya da tarafsız nesnellik veya aşkın teori alanına kaçmak mümkün değildir.
Hele bir entelektüelin dinleyicilerini mutlu etmesi diye bir şey söz konusu olamaz; işin özü sıkıntı verici, aykırı, hatta keyif kaçırıcı olmaktır.
Şahsi tını, kişiye özgü duyarlılık diye bir şey vardır; söylenen ya da yazılan şeylere de bu anlam verir.
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.