Lacivert gece, kırık bina, Galatasaray, şükrü ve kitaplar
Akşam oluyor, açık balkon kapısından odaya giren soğuk hava kollarıma çarpıyor. Hoşuma gitti bu durum. Sanki soğuk havaya kafa tutmuşum. Esersen es bak üşümüyorum işte. Bu aralar kafa tuttuğum olaylar artıyor. Yaşama inat ediyorum sanki. Hayır böyle yasanilmaz bak böyle de yapabilirim. Kadere karşı gelmek gibi... Ben istedim bunları oysa ki. Ama
Malum, bugün derbi vardı. Altı Galatasaraylı arkadaş bir evde toplanıp maçı izledik. Neticede GS maçı kaybetti 1-0. Maç sonu hâlimizi görmeliydiniz : Maçın bitiş düdüğünün ardından on beş dakika boş gözlerle TV'ye baktı beş arkadaşım. Uzun süre bir şey konuşamadık. Handiyse cenaze evi psikolojisi çöktü üstümüze. Eve gidince antidepresan alacağım diyen mi dersin, arayan Fenerbahçeli arkadaşlarının mutluluğuna ve iğnelemelerine daha fazla maruz kalmamak için telefonu kapatan mı dersin, daha gayrı maç hasebiyle benim gibi bir hafta TV izlemeyecek olan mı dersin, iyi ki bira içmişim de biraz sakin kalabiliyorum diyen mi dersin?.. Ee kendimizi epeyce hazırlamıştık bugün şampiyonluğu kutlamaya, konvoya çıkıp çıkmayacağımızı tartışıyorduk maç öncesi. Can sıkıntısından biraz sıyrılıp da duruma biraz dışarıdan bakabildiğimde komik öğretileri, kendine has ayinleri, ritüelleri falan olan garip bir tarikata benzediğimizi fark ettim.:) Her neyse... Fenerbahçeli tüm arkadaşların haklı galibiyetlerini tüm içtenliğimle kutlarım. Bugün hak eden kazandı.
Reklam
Özsevgi, Ene ve itidal üzerine
modern psikolojideki terapilerde maalesef terapiye yön veren üslup ene'yi kabartmak üzerine kurulu. bir süre ene'si kabaran insan kendini daha iyi hissedebiliyor. ama sonrasında kalbin asıl ilacı kibir olmadığından fıtrat bunu reddediyor tekrar bir boşluğa düşülüyor. bunu kendim de deneyimlediğim için çok iyi gözlemleyebiliyorum. peki
─ Arka taraftakiler... Ey cemaat-i müslimîn! Haydee... Ve düğüncü bu seslenişinin ardından müziğin sesini açar, kadınlar erkekler hep birlikte oynamaya başlar. Herkes zevkle eğlenip oynarken düğüncü müziğin sesini kısıp her düğünde yaptığı gibi o meşhur kısa bilgilendirmesini yaptı. ─ Şimdi ezan okunacak, ardından da pasta merasimi yapılacak. Ancak ezan okunalı on beş dakika geçtiğini öğrenen düğüncü, yeniden mikrofonu açtı ve ─ Ezan çoktan okunmuş, günaha girdik diyerek inceden de sırıtıverdi. Ezan ne ki? Cemaat-i müslimîn de kim? Şişeler'i çalan, "Seviyorsan candan, boşan gel kocandan" dedirten ve söylenen sözlerden rahatsız olmayan Müslüman cemaat nerede kim bilir! "Sanane be adam, isteyen istediğini yapar. Özgür bir ülkede yaşıyoruz sonuçta. Hem düğün bu, neyinden rahatsız oldun?"ları duyar gibiyim. ─ Ee haklı, Müslüman kim? ─ Kimlik mi sordunuz? Polis misiniz? ─ Yoo, estağfirullâh. Kimliklerimiz karıştı galiba da kayıplara karışanlar da var. Siz kaybetmediyseniz eğlenmeye devam edebilirsiniz, sizlik bir durum yok.
Tehlikeli oyunlar ( kişi kendinden bilir işi )
Bugün Bodrum'da arkadaşlar ile bir balık restoranın'da oturup demlenir iken bir güzel kız ile tanıştım. tanışma biz masa'da sohbet ederken onun masanın yanında bulunan küçük gözlü langırt masasında arkadaşlarını yenmesi ile açıldı, arkadaşlarım kalkıp oynama isteği ile 1 El 4 tur atalım dedi kabul ettim. langırt masasında beklerken
Ee ne demiş Feuerbach baba: "Ahlakın teolojiye dayandığı her yerde, hakkın ilahi otoriteye bağımlı hale getirildiği her yerde, en ahlaksız, adaletsiz, rezil şeyler haklı çıkarılabilir ve tesis edilebilir.”
zeynep

zeynep

@vaguelcomrade
·
1y
gerçek ahlâk nedir?
Reklam
24 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.