Peygamber Efendimiz (s.a.v) bir hadisinde, "Kalbinde zerre miktarı kibir olan kişi cennete giremeyecektir. "
Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'in haber verdikleri bir hadîs-i kudsîde Allâhu Teâlâ: لا إِلَهَ إِلَّا اللهُ حُصْنِي، فَمَنْ دَخَلَ حُصْنِي أَمِنَ مِنْ عَذَابِي "Lâ ilahe illallah benim kal'amdır. Kal'ama giren kimse azâptan emin olur." buyurmuştur.
Reklam
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) başka bir hadîsinde: لَا يَنْظُرُ اللَّهُ إِلَى صَلوةِ لَا يُحَفِّرُ الرَّجُلُ فِيهَا قَلْبَهُ مَعَ بَدَنِهِ "Kişinin bedeni ile kalbini (huşû ile) hazırlamadığı bir namaza, Allâhu Teâlâ bakmaz. (Değer vermez)" buyurmuştur.
Yine Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyuruyor: إِذَا قَرَأَ ابْنُ أَدَمَ السَّجْدَةَ فَسَجَدَ اعْتَزَلَ الشَّيْطَانُ يَبكي وَيَقُولُ: يَا وَيْلَاهُ أَمِرَ هَذَا بِالسُّجُودِ فَسَجَدَ فَلَهُ الْجَنَّةُ وَأُمِرْتُ أَنَا بِالسُّجُودِ فَعَصَبْتُ فَلِيَ النَّارُ» "Ademoğlu secde âyetini okuyup secde ettiği vakit şeytan uzaklaşarak vay bu adam secde ile emrolundu. Secde etti, cenneti kazandı, ben ise secde ile emrolundum, isyân ettim, cehennemi boyladım diyerek ağlar.”
Ebû Hüreyre anlatıyor: أَنَّهُ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَقَدَ نَاساً فِي بَعْضِ الصَّلَوَاتِ فَقَالَ: لَقَدْ هَمَمْتُ أَنْ أَمْرَ رَجُلًا يُصَلَّى بِالنَّاسِ ثُمَّ أَخَالِفَ إلى رِجَالٍ يَتَخَلَّفُونَ عَنْهَا فَأَحْرَقَ بُيُوتَهُمْ» "Aleyhissalâtü vesselâm Efendimiz (s.a.v.) bâzı vakitlerde bâzı kimseleri namazda göremeyince buyurdu ki; "(Kendi kendime şöyle) düşündüm. Bir kişiye namaz kıldırmayı emredeyim, sonra cemaate iştirak etmeyenlerin evlerini yakayım."
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyuruyor: صَلَاةُ الْجَمَاعَةِ تَفْضُلُ صَلَاةَ الْفَدَّ بِسَبْعِ وَعِشْرِينَ دَرَجَةً "Cemaatle kılınan namaz, münferit kılınan namazdan yirmi yedi derece faziletlidir."
Reklam
Diğer bir hadîsinde Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Ebû Hüreyre'ye hitâben: يَا أَبَا هُرَيْرَةَ مُرْ أَهْلَكَ بِالصَّلَاةِ فَإِنَّ اللَّهَ يَأْتِيكَ بِالرِّزْقِ مِنْ حَيْثُ لَا تَحْتَسِبُ "Yâ Ebâ Hüreyre! Efrâd-ı âilene namaz ile emret. Muhakkak Allâhu Teâlâ ummadığın yerden rızkını sana gönderir.
Yine Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyuruyor: بَيْنَنَا وَبَيْنَ الْمُنَافِقِينَ شُهُودُ الْعُشْمَةِ وَالصُّبْحِ لَا يَسْتَطِيعُونَهُمَا "Bizim ile münafıklar arasındaki fark, yatsı ve sabah namazlarını cemaatle kılmaktır. Onlar bunlara güç yetiremez."
Fahr-i Kainat Efendimiz (s.a.v.), Hulefa-i Râşidîn hakkında şöyle buyurur: "Sadâkatin (doğruluğun) şehri Benim, kapısı Sıddık-ı Azam. Sadâkatin kapısından gelen oradan gelsin. Adâletin şehri Benim, kapısı Ömerü'l-Faruk. Adâlet kapısından gelen oradan gelsin. Hayânın şehri Benim, kapısı Osmân-ı Zinnûreyn. Haya kapısından gelen oradan gelsin. İlmin şehri Benim, kapısı Ali'dir. İlim kapısından gelenoradan gelsin."
İlmin Kapısı Ebü'l Hasaneyn Hz. Ali(r.a)
Enes b. Malik (r.a.) anlatıyor: "Bir gün Fahr-i Kâinat Efendimiz, Hz. Ali'yi çağırdı. Ya Ali! dedi, Allah seni Benim üzerime dört haslet ile mükerrem kıldı. Hemen Hz. Ali Efendimiz, dizlerinin üzerine kalkıp başını toprağa koydu: - Anam-babam sana feda olsun, Yâ Rasûlallah! Hiç köle efendisinden üstün olur mu? dedi. Biz: - Yâ
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.