Mustafa Dudak

İyi ki alışmadım sigaraya, tütüne. Hanife hiç hazzetmiyor kokusundan. O yalnız benim kokumdan hazzedi­yor. Madem öyle, ne karıştırayım kokumun içine başka koku?
Reklam
Bir gün Mustafa Bey, Dimitrios'a şöyle dedi: "Bak efendi yiğenim, benim içimde yanan ateşi anlaman için evinde hiç kitap olmadığını düşün!" Ekledi: "Bununla kal­ma; bu yaşına kadar ders kitabı dışında, din kitabı dışında hiç­ bir kitap okumadığını düşün! Burda kalma; hiç okuma yazma bilmediğini, bu yaşamda sana kimsenin 'abece' öğretmediğini düşün! Böyle düşünürsen hem benim yaptığım işi, hem de bi­zim halkımızın durumunu doğru olarak anlayabilirsin!"
"Kitap sevgisi diye bir sevgi vardır sanırım. Ana sevgisi, kar­deş sevgisi, yar sevgisi gibi bir sevgi. Bu sevgi insanın içinde doğuştan mıdır? Yoksa sonradan mı uyanır? Bunu bilmiyorum. Daha doğrusu, ben şöyle inanıyorum: Kitap sevgisi de bütün öbür sevgiler gibi doğuştan vardır; ama uyuyordur. Onun, za­manı gelince uyandırılması gerekir."

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Neydi bu kadar çaba, bu ka­dar bencillik, alçalma, zulüm, işkence? Delirmişlerdi bu filler, ama delirmenin de bir sınırı olmalıydı. Karınca­lara bu zulmü yapan filler, hüdhüdler, korkudan da de­li oluyorlardı. Karıcaları karınca kadar bile görmü­yorlardı ya, gene de korkudan gözlerine uyku girmiyor­du. Dünyanın büyük lanetine, korku lanetine uğramış­ lardı. Ambarları yüz yıllık yiyeceklerle, hazineleri bin, on bin yıl yetecek kadar altınla dolu olmasına karşın, yarın aç kalacaklarmış gibi korkuyorlardı. Esen yelden, akan sudan, şırıldayıp gelen ışıktan, gökyüzünden, top­raktan, dünyayı doldurmuş çiçeklerin kokusundan, ka­natları ince kelebeklerden korkuyorlar, korkuyor birik­tiriyorlar, biriktiriyor korkuyorlardı.
Sayfa 206Kitabı okudu
"Demek sultanım," dedi ulukepez, "demek bizim bu kadar borazanımız, bu kadar televizyonumuz, sinema­mız, radyomuz, gazetelerimiz hiç işe yaramadı?"
Sayfa 194Kitabı okudu
Reklam
"İstediğimiz buydu. Borazan­ları, televizyonu, radyoyu, gazeteleri hepsini hemen ça­lıştıralım . . . Ve durmadan kıç kaşımanın erdemi üstüne yüzlerce, binlerce film çevrilsin öyleyse. Her gece karıncalara gösterilsin. Hem kıçlarını kaşısınlar, hem de fi­lm seyretsinler."
Sayfa 190Kitabı okudu
Sarıca karıncalar: "Bireycilik ateşini korkuyla birlikte körükleyecek­siniz, onların hepsi biz kardeşiz, yoldaşız, derler, aldır­ mayacaksınız. Onların çoğunun içinde bir bireycilik ateşi sonsuzca yanar, karıncaların biribirlerine düşmanlığı bu bireycilikten doğar, ölüm, yılgınlık, sevgisizlik bu bireycilikten doğar. Hiç bir kırmızı sakalın biribirini sevmesine fırsat, izin vermeyeceksiniz. Bunlar biribirle­rini sevmeye başladılar mı, sevginin olduğu yerde birey­cilik barınamaz, korku, aşağılama barınamaz, zinhaaar, sevgiye izin vermeyeceksiniz. Bunlar biribirlerini sevme­yi öğrenirlerse bizi de, filleri de erinde gecinde yenme­nin bir yolunu bulurlar."
Sayfa 140Kitabı okudu
"Karınca­lardan faydalanmak, onları yönetmek, kaba güçle ola­cak iş değildi. Onları ne aç bırakacak, ne çok doyura­caksın. Ne çok yoksul, ne çok zengin olacaklar. Onları düşündürmemek için her bir şeyi yapacaksın. Karıncalığın huyunda başkaldırma, değiştirme, kırmızı sakallı olma huyu vardır. Onlara gece gündüz fil olma düşü kur­durmanın yolunu bulacaksın ... Onlara böylelikle karın­calıklarını unutturacaksın... Onun için de yeni biçim­ler, yöntemler bulacaksın."
Sayfa 117Kitabı okudu
-Her karınca nerden bir kırmızı sakal bulsun, sul­tanımız? O kadar kırmızı sakal yok ki içimizde . . . -Kırmızı sakal olmak olasılığı olan her karıncayı da kırmızı sakal sayabilir, ya dirisini ya da ölüsünü ba­na getirebilirsiniz. Böylece de kırmızı sakallıları, kırmı­zı sakal gibi düşünebilme olasılığı olanların kökünü ka­zımış oluruz.
Sayfa 116 - Toros YayınlarıKitabı okudu
Kafama düşünmeyi, gözlerime görmeyi yasak edebilsem, senin çıktığını sandığın yere varmanın bana güç gelmeyeceğini bilirsin.
Sayfa 71 - Düşman adlı öyküKitabı okudu