Yazarokur

Reklam
Modern zamanlar, İslam dünyasında önemli kırılmalara yol açtı. Toprakları işgal edilen, onurlu ve özgür vatandaşları köleleştirilen, tarihi ve medeniyeti geri ve anlamsız bir kültür olarak reddedilen İslam dünyası, moderniteye belli tepkiler vermek zorundaydı. Modernitenin kaynağı olan Batı, bu tepkilerin odak noktası oldu. Yaklaşık iki asırdır Müslüman kitleler, kendilerini tarihin dışında, kültürel geri kalmışlık sendromuyla hareket eden özneler olarak görüyor. Şanlı bir geçmiş ve güçlü bir ben bilinciyle mevcut siyasi, sosyal ve ekonomik daralma arasındaki gerilim tepkisellik olarak ortaya çıkıyor. "Kurban edilmişlik" psikolojisi Müslüman dünyayı modernite karşısında umutsuzluğa, kırgınlığa, öfkeye mahkum ediyor. Batı, İslam dünyasının modern 'ötekisi' haline gelmiş durumda. İslam dünyasının kendi değerlerine dayanan bir gelecek inşa etmesi; bu psikolojiden kurtulmasına bağlı... Kendi tarihinin öznesi olan bir İslam dünyası: geçmişiyle barışık, geleceğine güvenle bakabilen bir dünya olacaktır. Bunun için Müslüman dünyanın Batı algısını gözden geçirmesi ve bir 'öteki' olarak batıyı aşması gerekiyor.
Kendisini tarihin merkezinde gören, ahlaktan bilime her şeyin kaynağının kendisinde olduğuna inanan bir Batı'nın, Afrikalılara, Çinlilere yahut Latin Amerikalılara evrim sürecinin alt basamaklarında kalmış "medenileştirilmeye" muhtaç dolayısıyla sömürülmeyi hak eden ilkel toplumlar olarak bakması şaşılacak bir durum değildir. Arkeoloji, antropoloji ve psikoloji gibi modern bilimlerin bu Avrupa merkezci ve ırkçı ideolojilere bilimsel malzeme sağlaması bu sürecin en yüz kızartıcı gerçeklerinden biridir...

Reader Follow Recommendations

See All
İslam'ı Batı'nın dünyeviliğinin ve Doğu'nun mistisizminin ötesinde gören Müslüman düşünürler, bu manada hem oryantalizme hem de oksidentalizme karşıdırlar.
Her kategorik ayrım gibi doğu-batı karşıtlığı da sadece tarih ufkumuzu daraltır.
Reklam
Mekan algısı, Avrupa merkezci hale geldikçe kullandığımız coğrafi terimler de sınırlayıcı bir nitelik kazanıyor. Örneğin; insanlık tarihinin merkezinde yer alan coğrafyaya bugün neden "Ortadoğu" diyoruz? Japonya hangi coğrafi tasnife göre Uzak Doğu kabul ediliyor? Tersinden düşünecek olursak mesela Amerika'ya neden 'Uzak Batı' ya da 'Uzak Doğu' demiyoruz?
Avrupa'nın Doğu'yu ve İslam dünyasını bir "öteki" olarak görmesi İslam'ın tarih sahnesine çıktığı 7. yüzyıla kadar geri gider. Ortaçağlarda İslam'ı dini ve teolojik gerekçelerle bir öteki haline getiren Avrupa medeniyeti, bu ötekileştirmeyi modern dönemde; din dışı ve seküler argümanlar kullanarak yapmaktadır. Bu yüzden soğuk savaşın ardından İslam, giderek bir güvenlik sorunu olarak kurgulanmış ve "İslam tehdidi" uluslararası ilişkilerden, göçmen yasalarına kadar her alanda kullanılan elverişli bir siyaset aracı haline gelmiştir. Modern Batı medeniyetinin milliyetçi, dini ve seküler aşırı uçları; İslamı ve müslümanları ötekileştirerek kendilerine bir güvenlik ve meşruiyet alanı yaratmaya çalışıyorlar.
Yazarokur
@ege_ce·Started reading a book
Ben, Öteki ve Ötesi
Ben, Öteki ve Ötesiİbrahim Kalın
9.1/10 · 592 reads
126 syf.
·
Not rated
·
Read in 8 days
Her neyi, her nasıl düşünmeye çalışırsak çalışalım geleneğin uzamında düşünürüz. Gelenek bizleri -üzeri- düşünmeden kurtarıp artık planlama olmayan bir geri-düşünmeye salıverdiği zaman hüküm sürer. Düşünerek zaten düşünülmüş olana kendimizi verirsek ancak henüz düşünülecek olan da serilir önümüze...
Reklam
Hangi seslenişi imlemekteyiz? Bütün bir yeryüzü konukluğumuz kendisini her yerde, kâh güle oynaya, kâh ite kakıla, kâh kışkırtılarak, kâh ezilerek her şeyin planlanmasına ve hesaplanmasına vakfetmeye çağrılmış bulur. Nedir bu çağrıda dile gelen? Acaba o, yalnızca insanın başına buyruk keyfiyetinden mi ileri gelmektedir? Yoksa bu bağlamda bizzat var olan mıdır bize ilişen, üstelik öyle ki planlanma ve hesaplanmaya yatkınlığı bakımından bizlere söz yöneltiyordur.
Olanı, düşünerek deneyimlemediğimiz sürece, olacak olana da asla ait olamayız. Olana bakış olup bitiyor mu? Görülenler olarak bizler, varlığın özünün bakış alanına artık ondan kaçamayacağımız bir biçimde alınıp götürülecek miyiz?
Bölük pörçük düşünülmüş olan şimdiki zamana ait şeylerin süresini, dolu dolu gelmekte olana uzatabilecek bir biçimde geleceğin imgesini hesap yoluyla çıkartmak için kuru kuruya sürdürülen bütün gelecek avları, halen daha teknik-hesaplayıcı temsilin egemenliği altında kıvranıp duruyor.Hazır gerçeği, morfolojik ve psikolojik olarak yıkım ve zarar, alınyazısı, felaket ve çöküş bağlamında hesaba katma girişimlerinin hepsi de salt teknik bir tutumdan başka bir şey değildir. Bu tutum, hazır oluşları sonsuza kadar çoğaltılıp,tekrar tekrar çeşitlendirilebilen belirtilerin sayılmasındaki donanımla iş görür.
Insan ancak varlığın çobanı olarak varlığın hakikatinin başında beklediği zaman, kuru bir bilme isteğine kapılmaksızın, varlık yazgısının sahneye çıkmasını umabilir.
318 syf.
·
Not rated
·
Liked
·
Read in 12 days
Semerkant
SemerkantAmin Maalouf
8.2/10 · 61.7k reads
553 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.