Egemen Dağ

Egemen Dağ
@egemen288
İstanbul Üniversitesi
72 okur puanı
Nisan 2020 tarihinde katıldı
192 syf.
8/10 puan verdi
·
14 saatte okudu
Güvercin
Yedi Meş'ale topluluğun en önemli isimidir Ziya Osman Saba. Topluluğu ayakta tutan şiirleri, her zaman ön planda olmuş ve ses getirmiştir. Herkes, kendisini "Sebil ve Güvercinler" adlı şiiriyle tanır ancak o bu şiirden daha fazlasıdır. Özellikle "Güz", "Uyku" ve "Nefes Almak" adlı şiirleri kusursuz denecek kadar mükemmeldir. Cahit Sıtkı ile olan dostluklarından da izler görülen bu şiirlerde duygunun ve bağlantının dipsel evreleri apaçık görülmektedir. Türk şiiri denince hemen akla gelen bir şâir olmasa da keşfedilmeyi bekleyen bir cevher gibi yanımızda durmaktadır. Cahit Sıtkı'nın dediği gibi: "Cahit oldum, Ziya'yı bulamadım."
Cümlemiz
CümlemizZiya Osman Saba · Can Yayınları · 2017469 okunma
Reklam
Egemen Dağ

Egemen Dağ

, bir kitap okudu
192 syf.
8/10 puan verdi
·
14 saatte okudu
Cümlemiz
Ziya Osman Saba
7.9/10 · 469 okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
82 syf.
9/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Rakı şişesinde balık olsam
Hâşim'i anlatmanın birçok yolu var fakat bu yollardan hiçbiri onun edebî kimliğini veya benliğini ortaya koymaya yeterli değildir. Bütün anlatımlarda bir eksiklik ve mânâsızlık görülür. Dergâh mecmuasında yayımladığı "Şiirde Mânâ" adlı makalesi ve "Bir Günün Sonunda Arzu" adlı şiiriyle gündem olan Hâşim, epey alaya alınmıştır. Orhan Veli "Rakı şişesinde balık olsam." mısraıyla Hâşim'e göndermede bulunmuştur. Kalemi çok güçlü olan Hâşim, Piyâlesi'nde Sonbahar ve Bir Günün Sonunda Arzu adlı şiirleriyle ön plandadır. Zaman zaman Yahya Kemal ile kıyaslanmış ve birbirlerini beslemişlerdir. Sembolist oluşu ile de bunu pekiştiren Hâşim, akşamlara görmeden yatamazdı.
Piyâle
PiyâleAhmet Haşim · Yapı Kredi Yayınları · 2018603 okunma
264 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Tiksintinin dışa vurumu
Beşinci kez okumama rağmen her seferinde farklı bir bakış açısıyla bakmamı sağlayan Bulantı, Sartre'ın ilk romanı olmasına rağmen en başarılı romanı kabul edilebilir. Roquentin; gitgide kendine, vücuduna, insanlara ve topluma soğuyarak var olma amacını sorgulamaya başlamıştır. Hayatın mânâsızlığı ve amaçsızlığı, kendisini çıkmaza sokmuş ve anlamsızlığı aramaya başlamıştır. Sartre, çok akıllı davranarak âşkı da dâhil etmiş ve karaktere "Her biri belli bir süre için hayatının anlamını ötekinin hayatında buluyor, yakında ikisinin tek bir hayatı olacak. Ağır ve ılık bir hayat, anlamsız bir hayat. Ama bunun farkına varamayacaklar." cümlesini söylemiştir. Romanların doğasında psikolojik tahliller elbet de vardır lâkin varoluşçu bir roman olan Bulantı'da bu tahliller, üst seviyede kendini göstermiş ve insanın kendini tüketmesi anlatılmıştır. Nesnelerin de amaçsız olduğunu düşünen Roquentin, tiksinç bir hâlin ortasında kalarak yaşamaya devam etmiştir ve böylelikle de yaşayan bir ölü hâline gelmiştir. Varoluşun herhangi bir şeye bağlı olmadığını ve bu duruma "bulantı" adını veren Roquentin, şu anda da içinde bulunduğu duygunun adını koruyabilmiştir. Nesneler, ilk başta birer enstrüman gibi gelse de onlar da tıpkı insanlar gibi birbirine bağlıdır lakin kendi varoluşumuzu bir başkasında aramamalıyız. İşte, Roquentin'in de yaptığı tam olarak bu. Varoluşçu edebiyatın fikir babası olan Sartre'ın Roquentin'nin ta kendisi olmadığı ne mâlûm?
Bulantı
BulantıJean-Paul Sartre · Can Yayınları · 202123,1bin okunma
Reklam
106 öğeden 31 ile 45 arasındakiler gösteriliyor.