Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Egemen Dağ

Egemen Dağ
@egemen288
İstanbul Üniversitesi
72 okur puanı
Nisan 2020 tarihinde katıldı
128 syf.
10/10 puan verdi
·
6 günde okudu
Koşulsuz varlık
Sartre'nin varoluşçuluğu ve bu varoluşu nasıl tasarladığı gözler önüne serilir. Yazılarında ve konferanslarında bahsetmiş olduğu ilke ve yapı taşları aracılığıyla "Tanrısız Varoluşçu" tutumu benimseyerek varoluşçuluğun temellerini atmıştır. İnsan, bir birey olup kendi özünü bulmaya çalışır ama bu öz; yaratımdan daha önce gelmez. Özünü bulacak ve oluşturacak olan insan, ezelden beri vardır. Kaybederek, acı çekerek ve en önemlisi birey olduğunu hatırlayarak özünü bulur. İşte, Sartre'nin değindiği ve belirttiği öz-yaratı ilişkisi; insanlığı ebedîyen takip edecektir.
Varoluşçuluk
VaroluşçulukJean-Paul Sartre · Say Yayınları · 20193,189 okunma
Reklam
216 syf.
8/10 puan verdi
·
4 günde okudu
Kaygı
"Geçmişle hiç ilgimiz olmamasını istemekteyiz." ifâdesini kullanan Marinetti, 1909 yılında akımı vücuda getirmiştir. Modernizmin hiçbir şekilde fayda sağlamadığını ve insanlığı geriye götürdüğünü belirten fütüristler için hız, dinamik ve sürat önemlidir. İşleyen nesnelere âdeta taparak hayatlarını devam ettiren gelecekçiler, geçmişi zihinlerinden silmiştir. Türk edebiyatında Nazım Hikmet, Mayakovski'nin fütüristliğini benimsemiş lâkin bir zaman sonra bu akımın sadece teori olduğunu anlamıştır. Dadaizm ve letrizm gibi akımlarla beraber sürrealizmin ortaya çıkmasında rol oynayan bu akım, şiddeti desteklemektedir çünkü onlara göre şiddet, açığa çıkmayan duyguların zuhûr ettiği davranış biçimidir. Kısa süreli etkili olan akım, pek değer görmese de önemli noktalara temas etmiştir.
Dokuz Huzursuzla Fütürizm
Dokuz Huzursuzla FütürizmFatma Berber · Genç Destek · 20217 okunma
56 syf.
10/10 puan verdi
·
1 saatte okudu
Şâirlikten yazarlığa
Gökyüzünü boyayan, güzel havalarda âşık olan ve hiçbir zamam anlatamayan Orhan Veli'nin hikâyeleri, şiirleri kadar varoluşçu olup çıkışsızlıktadır. O, şiir dili ile hikâye yazmamış, hikâyeyi hikâye olarak icrâ etmiştir. Sarih bir üslûbu sanatının merkezine alan Orhan Veli için öykü, Gogol'ün yaratıcılığı kadar gündeliktir. Süleyman Efendi'nin nasırı için neler söyleyebilirsek Orhan için de onları söyleyebiliriz.
Bütün Öyküleri
Bütün ÖyküleriOrhan Veli Kanık · Can Yayınları · 20223,053 okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
360 syf.
9/10 puan verdi
·
14 günde okudu
Eşsiz Dünya
Çoğunlukla moderleneşen Türk edebiyatı içerisinde değerlendirilen ve belli kalıplar içerisine dâhil edilen çocuk edebiyatı, müstâkil bir edebiyat olarak incelenmelidir. Bu kitapta da neden müstâkil bir edebiyat olduğunun, nasıl işlenmesi gerektiğinin ve en önemlisi niçin böyle bir edebiyata gerek olduğunun cevapları sunulmaktadır. Çocuk edebiyatını anlamak için ilk önce çocuğu anlamak ve onun dünyasına girmek gereklidir. Bizim edebiyatımızda pek yankı bulmasa da Batı edebiyatında epey bir ses getiren çocuk edebiyatı, hak edilen değeri görmemiştir. Bu eserde de yurt dışında yapılan çalışmalar üzerinde durulmuş, metinler ve bilgiler âdeta derlenmiştir. Bizde resmî olarak Fikret'in Şermin'i başlayan bu müstâkil edebiyatın bir köşeye atılması, hiç ama hiç hoş bir durum değildir.
Çocuk Edebiyatına Eleştirel Bir Bakış
Çocuk Edebiyatına Eleştirel Bir BakışJacquelin J. Smith · Erdem Yayınları · 201813 okunma
88 syf.
5/10 puan verdi
·
1 saatte okudu
Buhran
Bir sosyolog ve bir fikir insanı olan Ziya Gökalp, bu eserinde üç tane yönelimi ele almış ve incelemiştir. O dönemin buhranlığı ile ortaya çıkmak zorunda kalan bu yönelimlerin şu anda ne kadar geçerli olduğu sorgulanabilir lâkin o dönem için geçerlilik taşımaktadır. Eserin dili söylenilenin aksine sade olup anlaşılabilmektedir, bazı terimlerin olması da eseri güçlendirmiştir. Aktarmış olduğu fikirlerin çoğuna katılmasam da eserin söz geçirme tutumu, diğer eserler ile karşılaştırılamaz.
Türkleşmek İslamlaşmak Muasırlaşmak
Türkleşmek İslamlaşmak MuasırlaşmakZiya Gökalp · Ötüken Neşriyat · 20173,057 okunma
Reklam
271 syf.
9/10 puan verdi
·
6 günde okudu
Birey, romanın kendisidir.
"Tarık Buğra, Cumhuriyet Dönemi romancılığını başka bir boyuta taşıyan bir yazardır." Bu şekilde bir tanımlama ne kadar doğruysa Şerif'in yaşadıkları da o kadar sarih ve yapıcıdır. DP'nin romandaki yeri abartılmamış ve zaman zaman yok edilmeye çalışılmıştır. Romanın ismi, sembolizasyon olarak görülebilir çünkü Kemal Tahir'in Yol Ayrımı adlı romanına gönderme vardır. Yol Ayrımı, bir roman olmayıp tarihî metin ile edebîliğin kıyısından geçen bir biçimde bize sunulmuştur. Dönemeçte ise romanın tüm şartlarını sağlayıp okuyucuya sunulmuştur ama bu dönemeçe girerken devrilmiş bir toplum karşımıza çıkar. Tarık Buğra, kravatını bağlamış ve tıraşını olduktan yazdığı bu romanın en büyük tepkisi ise tepkisizliğe karşı olan tepkidir.
Dönemeçte
DönemeçteTarık Buğra · İletişim Yayınevi · 2004462 okunma
224 syf.
8/10 puan verdi
·
3 günde okudu
İhtiras
Çekilmez bir kıskançlığın sonunda hayatları mahvolan Suphi, Muhsin ve Zehra; ölümün en derinlikli tabakalarında kendilerine uygun bir yer bile seçememiştir. Nabizâde'nın kaleme aldığı "bu romanın" roman olduğunu kanıtlayan en büyük nokta, psikolojidir. Genelgeçer bir bilgi olan "Türk edebiyatındaki ilk psikolojik roman denemesi" doğru olmayıp İntibah'tan sonra gelen diğer bir psikolojik romanımızdır. Realizmin ve özellikle de natüralizmin fazlasıyla hissedildiği bu romanda Nâzım'ın yaptığı en büyük şey, bireylerin iç dünyalarına inmesi ve onları tanımamıza yardımcı olmasıdır. Binaenâleyh Eylül'ün bir nev'î hazırlayıcısıdır. İstanbul'a dâir birçok özelliğin anlatılması ve anlatılanların çeşitli tasvirlerle desteklenmesi, romanı iyi bir roman yapan etmenlerden biridir. Suphi'nin "Zehra" yüzünden derbeder bir hayata sürüklenişi, bize Namık Kemal'in Mâhpeykeri'ni hatırlatmaktadır ama Nâzım, Namık Kemal gibi kötünün karşına iyiyi koymamış; kötünün karşısına yine bir kötü koyarak denklemi güçlendirmiştir. Bu tip romanların sadeleşmemesi ve o dönemdeki yazı dili okunması ayrı bir keyif verirken bu kelimelerin ve terkiplerin de natüralizm akımına riâyet ettiği âşikârdır.
Zehra
ZehraNabizade Nazım · Can Yayınları · 201911,4bin okunma
88 syf.
9/10 puan verdi
Katliam
Realist bir öykü olarak okunabilecek bu öykü kitabı, ciddî bir yıkımın habercisidir. Ömer Seyfettin, üslûbunu ortaya koymaktan çekinmemiş ve rahat bir tutumla eseri bitirmiştir. Beyaz Lâle, âdeta Osmanlı'yı temsil etmekle beraber saflığın ve güzelliğin sembolüdür. Muhteva, aşırı hassa olup insanlığa sığmayan cinstendir ama Radko insanlığın olmadığını belirterek kendinden geçmiştir. Acı, duygusal çöküş ve vahşetin olduğu bir ortamda milliyetçi tutum; en üst düzeydedir. Ömer Seyfettin, bu milliyetçi tutumu bir kanon hâline getirmiş ve uygulamıştır. Facia!
Beyaz Lale
Beyaz LaleÖmer Seyfettin · İz Yayıncılık · 20191,254 okunma
567 syf.
10/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Şair
"Sofranın etrâfında yedi kişiydiler." Her şey bu cümle ile başladı ve sonsuza kadar devam etti. Ahmet Cemil'in iç dünyasına olan bakışımız, Servet-i Fünûn topluluğun bildirisi niteliğindedir. Depresif, karamsar ve bunalım; realist bir bakış açısıyla gözler önüne serilmiştir. Stendhal'ın "Kırmızı ve Siyah" romanından etkilenip bu romanı yazan Hâlid Ziya, Türk edebiyatında Batılı anlamdaki romancılığı başlatan şahıstır. Ahmet Cemil, gerçeklerden kaçıp hayâllere gitmeye çalışmış ve binânenaleyh sukût-ı hayâle uğramıştır. Zehirlenmiş ortam, nefes alamayan bir şahsiyet, kırılgan yapı... Ahmet Cemil, bunların hiçbirine engel olamasa da vapur ile simsiyah gökyüzünü izleyerek ruhunu bırakmıştı. Servet-i Fünûn romanları, o dönemin dili ile okunmalıdır. Sun'î dilin vermiş olduğu zorlama hissiyatı, günümüz Türkçesinde bulunmadığından romanı mahvetmektedir.
Mai ve Siyah
Mai ve SiyahHalid Ziya Uşaklıgil · Akçağ Yayınları · 201626,9bin okunma
408 syf.
9/10 puan verdi
·
25 saatte okudu
Ağacı görürsem, ağacı yansıtırım.
Fransız realizminin buram buram hissedildiği ve düşmeyen nabzı ile "klâsik" ile sayılan nadîde bir roman. Flaubert, yazdığı metin ile âdeta aşk yaşamış ve bunu icrâ etmiştir. Emma'nın başından geçenler ve hayata tutunma çabası, Flaubert'i üzmüş olsa da Bovary'nin ölümü kaçınılmazdı. Çünkü Emma artık Flaubert'ten kopmuş ve kendi başına yol almaya başlamıştır. "Görünen, göründüğü gibidir." realistlerin mottosu bu olup tabiatı yansıtırlar. Emma'nın tabiati, iç dünyası, psikolojik hadîseleri ve mutlu olma çabası; boşuna olup acı çekmeye mahkûmdur.
Madame Bovary
Madame BovaryGustave Flaubert · Can Yayınları · 201833,3bin okunma
Reklam
200 syf.
9/10 puan verdi
·
6 günde okudu
El ele
Politik, siyâsî, içtimâî... Artık ne derseniz deyin, bu kısa kitap; politikanın edebiyata zuhûr etmesini örneklemektedir. Dozunda bir siyâsî tavır ile yazılmış ve kendini ezdirmemiştir. Makedonya'da komitacıların terör estirmesi, halkın sefâlet yaşamı, Türk ülkesinin siyâsî hâli... Necati Cumalı'nın kaleminden politika ile edebiyat ilişkisini okumanın tadı, ezilen diğer romanların önüne geçmiştir. Özellikle "Uçak" ve "Zole Kaptan'ın Ölümü" adlı hikâyelerinde doğrudan doğruya bir siyâsî yapı olup okuyucuya hissettirilmiştir. Makedonya, Selânik ve İstanbul; özgürlük içinde mutlâkiyeti yaşarken İttihat ve Terakkî cambazlığa devam etmektedir. Siyâsî örgütlenme olarak özetleyebileceğimiz bu kitap, helâk oluşun âdeta bir sembolüdür.
Makedonya 1900
Makedonya 1900Necati Cumalı · Cumhuriyet Kitapları Yayınları · 2005231 okunma
72 syf.
9/10 puan verdi
·
26 saatte okudu
Dostâne
Pek bir şey demeye lüzum yok, imge ve imaj. İmge ve imajın ilişki kurması sonucu ortaya çıkan rüya, kendini sürrealist yapıya büründürerek şiirin kırılma noktasını oluşturalı okuyucular olarak böyle şiir okumadık. Bir şiirin size bir şey söylemesi için sizin ona bir şey söylemeniz gerek ki şiir size kapılarını açabilsin. İşte, Edip Cansever'in bize açtığı kapıdan içeri girmek bu kadar kolay.
Yerçekimli Karanfil
Yerçekimli KaranfilEdip Cansever · Yapı Kredi Yayınları · 20215,3bin okunma
456 syf.
8/10 puan verdi
·
4 günde okudu
Politik doz
Siyâsî mücadele ve siyâsî tutumun dibine kadar hissedildiğini "bu roman", mesûliyet hissini verse de "Bir roman olarak mı okunmalıdır?" emin değilim. Kâmil Bey, Doktor Münir ve Ayşe Hanım'ın diyalogları; o siyâsî havayı vermiş dâhi olsa karakterlerin iç dünyaları hakkında pek bir bilgi edinmek mümkün değildir. Zaman zaman "romanın" ritmini düşüren Kemal Tahir, bunu bilerek yapmış ve okuyucuya nefes aldırmıştır. Kemal Tahir'i Cumhuriyet Dönemi'nin iyi romancılarından olarak görsem de dozu ayarlanamamış olan siyâsîlik ve aşırı diyalog, onu romandan uzaklaştırmıştır. Sanki bir tiyatro oynanıyormuş hissine kapılarak romanı okuyan okurun tadı zamanla kaçabilmektedir. Roman, bir yorum işidir ve Kemal Tahir'deki bu yorum sosyal realizmin kurbanı olarak kalmıştır. "Bambaşka bir roman olabilecekken sırf sosyal realizm ve politik ayarı tutturamaması sebebiyle sönük kalmıştır." diyebilirim. Politika, romana zarar vermez lâkin onu ne kadar işlediği ve nasıl işlediği önemlidir. Yol Ayrımı, yine Yorgun Savaşçı ve Esir Şehrin İnsanları adlı romanlarda olduğu gibi siyâset yüzünden beklendiği etkiyi yaratamamıştır.
Yol Ayrımı
Yol AyrımıKemal Tahir · İthaki Yayınları · 20192,892 okunma
193 syf.
9/10 puan verdi
·
7 günde okudu
Tarih
Hayattayken hiçbir eseri yayımlanayan Yahyâ Kemal'in Türk edebiyatı için olan önemi vefatından sonra hissedilmeye başlanmıştır. Kimilerine göre âcemâne gazeller yazan veya klâsiğin temsilcisi olarak görülse de o kendi üslûp kimliğiyle ayakta kalmıştır. Aziz İstanbul'da da Çamlar Altında Musâhabe I-II ve İstanbul'un Îmarı adlı mensur yazılarıyla bunu ön plana çıkarmıştır. Bu yazılarında Nev-Yunânîliğe vurgu yapıp muhâyelindeki İstanbul'u bize açsa da ütopik bir hayâlden öteye gidememiştir. O, medeniyet ve saflık taraftarı olarak doğmuş ve kendisinden sonra gelen şahıslara örnek olmuştur. İstanbul'u bütünüyle ele almış, makyajlı olduğunu hissettirmiştir ancak bu makyajlı lisan ve mimarî, İstanbul'a olan sevgisini bir zerre bile değiştirmemiştir. İşte, Aziz olan İstanbul'un amacı budur: saflık, çıplaklık ve beyazlık. Yahyâ Kemal için İstanbul, bu üç noktadan başlar ve sonsuzluğa giderdi.
Aziz İstanbul
Aziz İstanbulYahya Kemal Beyatlı · İstanbul Fetih Cemiyeti Yayınları · 2021725 okunma
334 syf.
8/10 puan verdi
·
4 günde okudu
Monarşi
Fecr-i Âtî topluluğunun tek gazetecisi olan Ahmet Samim'in amansızca katledilmesi ile başlar her şey. Yobazlık, şuursuzluk ve kindarlık. Bu üç kavramı benimseyen İttihat ve Terakkîciler, kendi çaplarında belirledikleri birtakım yöntemler ile devleti yönetmeye çalışmış ama her zamanki gibi başarısız olmuşlardır. Ahmet Kerim'in uğradığı ihanetler sonucunda kendisini dip bir çukurun içinde bulması, sevdiği kadın tarafından hayâl kırıklığına uğratılması, suçu yokken ansızın ortada kalması... İşte, bunların hepsi mânâsız siyâsetin insan kişiliğini bozduğuna dâir kanıt. Bir şeyi körü körüne savunmak veya o şeyin tam zıddını körü körüne savunmak... İttihatçılar, sözde demokrasiyi sağlayıp monarşiyi tekrar getiren bir kitleden başka nedir ki? Ahmet Kerim'in yaşadığı duygular ve hâdiseler, sadece onunla değil; toplumun kalkınması açısından da rezil bir durumdur. Yakup Kadri, kesinlikle iyi bir romancı ama bir romancıdan daha fazlası. Zaman zaman fantezilere kaçsa da Mütâreke Dönemi'ni ondan başkası bu şekilde anlatamazdı. O yapabileceği kurguyu gerçek ile birleştiren objektif bir yazar. İttihatçılar, Ahmet Kerim'in hayatını mahvettiği bizim de hayatımızı son anda mahvedebilirdi. Hüküm Gecesi'nde hiçbir hükmün olmaması da bunu özetlemez mi?
Hüküm Gecesi
Hüküm GecesiYakup Kadri Karaosmanoğlu · İletişim Yayınları · 2022744 okunma
46 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.