Bu bataklığın suyu da çamuru da;
-Delikanlılıkla elikanlılığı bir tutan.-
-Her şeye hakkı/m var koca zihniyeti ile
-Namus etiketini sadece kadınların alnına yapıştıran, namusu apış arasına sıkıştıran,
-Ve bunca kötülük dururken, öpüşmeyi ayıba, sevişmeyi ahlaksızlığa yakıştıran zihniyetten gelir.
-Bazılarının gözünde, kadının çörek otu kadar
Hayvanlarda vefa var, sadakat var, merhamet var,
İhanet yok, nankörlük yok,
Hile hurda, yalan dolan, çalma çırpma yok, yok efendimiz.
Duygusuz, kalpsiz değiliz,
Biz kimseyi tutsak etmeyiz,
Biz kimseye bıçak çekmeyiz,
Hiçbir canlıyı boğmayız, boğazından kesmeyiz.
Topumuz tüfeğimiz yok, yok efendimiz.
.
Hakaret ve küfür objesi olarak diline dolayıp
"Aşk, bir bedende iki kişi."
“Ey aşk...! bir mucize gerçekleştir şimdi
Şapkandan bir kumru havalansın
Bana öyle büyük ki bu kalp,
Gelsin yüreğime yuvalansın”
Kitabı okurken sımsıcak bir yürek buldum. Yaşam kavgasının molalarında, sıcacık bir poğaça, buğusu üstünde demli bir çay, sevgi ve vefayla beslenmiş hoş bir muhabbet, zifiri
Dorian Gray ' in Portresi, Oscar Wilde ' nin tek romanı olma özelliğini taşıyor. Ama 10 kitap yazacağına tek bir kitapla 10 kitaba bedel bir etki bırakması onun nasıl bir yazar olduğunu ortaya koyuyor zaten. 1981 yılında basılan Dorian Gray ' in Portresi yayımlandığı dönem büyük tepki görüp, büyük tartışmalara sebep olmuştur. Kitabın yazarı Oscar
İlk defa bir ileti paylaşıp sayfamın duruşunu bozuyorum ama anlamadığım ve açıkçası sinirlendiğim bir şey var. Ben olabildiğince sayfaları ne yazdıklarını nasıl hissettiklerini takip etmeyi ve onların okuduğu farklı kitapları görüp öğrenmeye, fikir almaya çalışıyorum. İnsan katmaya ve yeni şeyler yeni jişiler görmeye önem veriyorum. Ama bazı kendini akıllı sananlar herkesle takipleşip takipçi sayısı fazla olduğunda birden herkesi takipten çıkıyor. Bunu çok sık yaşıyorum ve sinirleniyorum. Kendinizi akıllı mı zannediyorsunuz? Bu platform sizin takipçi dolaylı ego tatmininiz için mi var? Özellikle hepsini takip edip fark ettiğimde takipten çıkıyorum. Benden ekmek yiyemezsiniz. Siz de yedirmeyin arkadaşlar. Bunu rt yapıp daha çok insanın farketmesini sağlarsınız sevinirim...
Üniversiteye ilk geldiğim sene, derslerim çok kötü idi. Avarelik çağımdı.
Nereden buldum bilmiyorum, Ege Üniversitesi Hastanesindeki lösemili çocuklar için yardım kampanyasına dahil oldum. Bir zaman sonra o çocukların "trombosit" denen bir maddeye ihtiyaçları olduğunu ve bunun kandan sağlandığını öğrendim. Ben de bağış için gittim.
Gözlemlediğim kadarıyla pek çok kişi bu kitabı yarım bırakmış veyahut bir şey anlamadığını öne sürerek beğenmediğini dile getirmiş. Ben de bu karmaşıklığa bir nebze de olsa açıklık getirme amacı ile bir inceleme yazmak istedim.
Fyodor Dostoyevski külliyatı kronolojik okuma maratonumun 11. kitabı olan