Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
72 syf.
5/10 puan verdi
Eh işte
Gizli bir tarikat öyküsü ile başlayınca ilgi çekici geldi ama sonra öykülerden derleme olduğunu anlayınca heyecanımı kaybettim. Gizli tarikattan bir anda iglosuyla bir eskimonun kahramanlık hikayesine, ordan terkedilmiş nir kulübede karşılaşan 3 insana, ordan da Rus işgalinde kabilesini savunan bir adamın öyküsüne geçiş yapıyorsunuz. İlk öykü devam etseydi daha güzel olabilirdi.
Midas'ın Müritleri
Midas'ın MüritleriJack London · Zeplin Kitap · 2019701 okunma
Kabir azabı olduğuna inananlar dünyevi azabı olduğunada inansınlar. Tevekkül ve secde Allah’a inansınlar. Ama eh işte insanoğlu tüyünde şeytan var.
Reklam
Eh işte,günler birbirini kovalarken,kışın ardından bahar,yazın ardından güz derken,usul usul,parça parça,bölük bölük aktı;geçti gitti,çekildi yani,çünkü dipte her zaman bir şeyler kalır,ne bileyim…bir ağırlık,şurada,göğsün üstünde! Ama ne yapalım,yazgı böyle,yiyip bitirmemeliyiz kendimizi,ölenle ölemeyiz…
Çiçekleri sulasan
youtu.be/ZS8HnpRJ9ls?si=... Çiçekler sulasan, kurumuş yaprakları kessen sözgelimi tırnaklarını yemesen akşamları erken yatsan iyi olur.iyi olur elbet yani şu süsenler, kır menekşeleri yok mu ne desem denizin bir tenhalıkla uyumu kayboldu kış çoktan unutuldu da ondan. bir akşam bir manav bütün hüznüyle konuştu salatalara vuran
- Sever misin öğretmenlerini? + Eh işte… Kötü sayılmazlar.
Reklam
Sınav eh işte ben iyi
“Eh bilirsiniz işte, insanlar bir kaşık suda boğacakları bir kimseyle bile kimi zaman zorunlu ilişki kurarlar.”
Zor beğenen,eh işte fena değil deyip ağırdan alanlar kazandı hep
Fakir Baykurt
Köy Enstitüsü mezunu eğitimci Fakir Baykurt, evlerinin önünde açılan yeni kahvede çay içmek ister. Anası çayı söyler ama ağzı yanan Fakir Baykurt bardağı yere atar. İşte sonrası... 1929'da Burdur'da doğan asıl adı Tahir olan Fakir Baykurt'un çayla tanışması ve anasıyla öğretmenlik konusundaki diyaloğu çarpıcı... 1948'de
Reklam
Başı öne eğik yürüyordu. Sanki toprağı incelercesine sürekli yere bakıyordu. Düzgün yürüyor, kibarca geçenleri selamlıyor, her zamanki gibi üstüne başına özen gösteriyordu ama toprağa aitti. Eh, aslında hepimiz er ya da geç ona aitiz. Aslında ölümümüz bizden çok sağ olanların sorunudur. Çünkü bir bilgenin dediği gibi, biz var olduğumuz sürece ölüm yoktur, ölüm olduğunda da biz yokuz. Bizimle ölüm arasında gerçek bir bağlantı yok. Bizimle ilgili bir şey değil - ölüm olsa olsa doğaya ve tüm dünyaya ait ve işte bu nedenle tüm yaratıklar onu bencil bir saflıkla, sakin, ilgisiz ve sorumsuzca düşünebiliyorlar.
Sayfa 234
++ Berkeley / Tin
"Peki nasıl bir tin bu böyle?” "Berkeley bunu söylerken Tanrı'yı düşünüyordu tabii. Hatta Tanrı'nın var olduğunu herhangi bir insanın varlığından daha belirgin olarak duyumsadığımızı söyleyebileceğimizi savunuyordu." " Bizim var olduğumuz bile kesin değil mi yani?" " Eh işte... Berkeley'e göre gördüğümüz ve hissettiğimiz şey Tanrı'nın gücünün bir etkisidir. Çünkü Tanrı her an bilincimizdedir ve sürekli karşı karşıya bulunduğumuz türlü çeşitli fikir ve duyumların bizde yeniden var olmasını sağlar. Dolayısıyla çevremizdeki bütün doğa ve tüm varoluşumuz Tanrı'da yer alır. Var olan her şeyin tek nedenidir o." "Kibarca söyleyeyim; şaşırdım." "Yani bütün soru 'olmak ya da olmamak'tan ibaret değildir. Soru aynı zamanda ne olduğumuzdur Et ve kemikten oluşmuş gerçek insanlar mıyız? Dünyamızdaki şeyler sahici mi? Yoksa her tarafımız salt bilinçle mi çevrili?"
Sayfa 323 - Pan
376 syf.
6/10 puan verdi
Orta Şekerli
Yüce Zeus sen historical romance bataklığına düşenin yar ve yardımcısı ol... Çünkü bu türün ne ardı arkası kesiliyor ne de tadı bitiyor. Elizabeth Hoyt sevdiğim His-Rom yazarlarından biridir. Kalemini Teresa Medeiros'a benzetiyorum açıkçası ancak Teresa'nın karakterleri daha mizahşör oluyor gibi. Her neyse serimizin ilk kitabinda Spinner's Falls çıkmazından sağ kurtulan birkaç askerden biri olan Samuel Hartley'i okumuştuk. Bu ikinci kitapta ise her şeye tanıklık eden Lord Vale'i okuyoruz. Kitabın konusundan zaten çokça bahsedilmiş ben ne hissettiğimden bahsetmek istiyorum; soğukluk. Evet arkadaşlar...kitap boyunca kurguya ve karakterlere ısınamadım. Bir historical romance kitabıydı ancak buz gibiydi. Sıcaklık veya romantizm çok hissedemedim. Kadın karakter Melisande kitabın başında ne kadar soğuk bir kişilikse sonda da öyleydi. Hicbir değişim gelişim gösteremedi. Erkek karakter Lord Vale ise eh işte kısmen değişti. Melisande'ye yüreğini ve geçmişini açtığı anlar güzeldi. Ayrıca her bölümün başlangıcında bir hikayenin kısa kısa bölümlerini okumak çok hoş bir detaydı. Gizem unsuru olan konu ise baya arka plandaydı zaten cok da anlamlı ilerleyemedi. Üçüncü kitapta nasıl olur bilmiyorum. Açıkçası sıkılarak okudum. Tamam çift aniden bir izdivaç gerçekleştirdi ve yavaş yavaş birbirlerine alışacaklar vs ama en azından bir mizah veya duygusallık katılsaydı. Nasıl desem odunsu bir tat vardı efenim anlatabiliyo muyum:D Neyse okumak isteyenlere ancak böyle tarif edebilirdim iyi okumalar.
Bana Aşkını Söyle
Bana Aşkını SöyleElizabeth Hoyt · Pegasus Yayınları · 2012329 okunma
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.