Einstein'ın başyapıtı, bazı soruları yanıtlamaya başlayan genel görelilikti, şöyle sorular: Zamanın bir başlangıcı ve sonu var mıdır? Evrenin en uzak noktası nerededir? En uzak noktanın ötesinde ne bulunur? Yaratılış sırasında neler oldu?
Aksine, Heisenberg ve onun Erwin Scrödinger ve DanimarkalI fizikçi Niels Bohr gibi çalışma arkadaşları, bunların tam zıddı olan sorular sormuşlardır: Evrendeki en küçük nesne nedir?
Madde, herhangi bir kısıtlama olmaksızın giderek daha küçük parçalara bölünebilir mi? Heisenberg ve çalışma arkadaşları, bu soruları yönelterek kuantum mekaniğini yaratmışlardır.
Bilimin tarihinde hata gibi görünen bir şeyin muazzam bir
fırsat olduğunun ortaya çıktığı olayların sayısı çok azdır. Örneğin Alexander Fleming, 1928 yılında kaplar içerisinde kültür hazırladığı stafilokok bakterilerinin kazara belli bazı ekmek küfleri ile temas ettiği zaman zarar gördüğünü bulmuştu. Başlangıçta bakteri kültürlerinin bu kültürlerden zarar görmesini engellemek için önlem almayı rahatsızlık verici bir iş olarak görmüştü. Fakat sonra, Fleming'in aklına bakteri öldüren küflerin bakterilerin kendisinden daha önemli olabileceği geldi. Bu gözlem, penisilinin keşfine ve Fleming'in "tesadüf ve akıllıca gözlemin zaferi" olarak adlandırdığı bu iş için 1945 Nobel tıp ödülünü almasına yol açmıştı.
Süper sicim kuramı, bizi inanılmaz bir şekilde zamanın başlangıcına, Dünya'daki bütün kuvvetlerin mükemmel bir şekilde simetrik olduğu ve tek bir ana süper kuvvet halinde birleşmiş olduğu bir döneme geri götürmektedir. Süper sicim kuramı, var oluşumuzun merkezinde yer alan fakat bütün insan deneyimlerini aşan olaylara ilişkin soruların yanıtlarını verebilecektir.Şaşılacak bir şey, fakat evrenimizin başlangıçta tahmin ettiğimizden çok daha basit olduğunu anlamaktayız. Bir bakımdan,
dönüp dolaşıp aynı yere geri dönmekteyiz. Newton'dan önceki
zamanlarda bilim insanları evrenin mükemmel bir düzene ve
yapıya sahip olduğuna inanmaktaydı. Bununla beraber, 1800'lü
yıllarda göreliliğin ve kuantum mekaniğinin doğuşuna giden
kargaşa nedeniyle fizik, düzensiz ve karmakarışık bir görüntü
veriyordu. Şimdi başlangıçtaki görüşümüze düzenli bir evrene geri dönüyormuşuz gibi görünmekte, çok daha yüksek, daha gelişmiş bir düzlemde olsa da.
"Einstein daima olabilecek en basit fikirlerle başlar ve problemi nasıl gördüğünü anlatarak onu uygun bağlam içerisine sokardı. Bu sezgisel yaklaşım, neredeyse resim yapmak gibi bir şeydi. Bu, bana bilgi ile anlama arasındaki farkı öğreten bir deneyim olmuştu."