yaşın ilerledikçe; birkaç gün birlikte olmayı bile gerçekten isteyeceğin insanların azlığı dikkatini çekerken, bu kadar esrarlı ve kafa karıştırıcı olmasına rağmen bir kişiyle yıllarını geçirmek istemene hayret edersin.
Bir sevgiliyi titreyerek beklemiş herkes bilir, insan onun geldiğini kör olsa gene anlar. Rüzgarın soluğundan, havaya dağılan ıtırdan, yere düşen gölgelerin uzayışından bilir,görür, işitir.
"Sanki o çocuğun babası değil, Tanrı'sıydım; bu kimsesizler mezarlığı bana acizliğimi gösterdi, ne kadar kibirli olduğumu yüzüme vurdu. Ellerimle yarattığım çocuğumu kimsesizler mezarlığında bulunca dünyam yıkıldı, asıl kimsesiz meğer benmişim."
zamanı geldi artık bilmelerinin!
Taşların çiçeklenmesinin,
bir yüreğin tedirgin atmasının zamanı geldi.
Zamanıdır artık zamanının gelmesinin.
Zamanı geldi.
Uzak ilkbaharlar düşledim; sadece dalgaların köpüğünü ve doğumumun unutuluşunu aydınlatan bir güneş, toprağa ve her tarafta sadece başka yerde olma arzusu duyma derdine düşman olan bir güneş düşledim.
Arkadaşlık, karşıdakinin gıdım gıdım acılar çekmesine, uzun uzun sıkılmasına, arada bir başarı kazanmasına tanık olmaktı. Bir insanın en kötü anlarında yanında olma ayrıcalığından şeref duymak ve karşılığında kendi kötü gününde onun yanında olmasını beklemekti.
Birtakım şeyler kırılır, bazen kırılanlar onarılır, fakat çoğu durumda fark edersin ki kırılan ne olursa olsun hayat o kaybı telafi etmek için yeniden şekillenir, bazen de muhteşem olur bu şekilleniş.