Mazide kalmış biçimler arasında el yordamıyla ilerlerken kaybolabiliyor insan. İnsanın geçmişinde artık kımıldamayan ne de çok nesne, ne de çok kişi var öyle, ürkütücü. Zamanın mahzenlerinde yitirilmiş canlılar ölülerle birlikte o kadar uyumla uyuyorlar ki daha şimdiden aynı gölge örtüyor gibi onları. Yaşlandıkça insan kimi uyandıracağını karıştırıyor, canlıları mı, ölüleri mi.
Bu nasıl bir duygu, nasıl düşünce tarzıdır ki, bir insan başka bir insana hem de kendinden fiziksel manada daha güçsüz, savunmasız bir varlığa el kaldırabiliyor, etlerini çürütene kadar dövüp ertesi gün de hiçbir şey olmamış gibi yüzüne bakabiliyor...Bu nasıl bir ruh halidir ki, güçsüzlere uyguladığı şiddetle güç kazandığını, büyük, daha büyük olduğunu hissedebiliyor.
Reklam
İnanalım soğuk mevsimin başlangıcına..
ve bu benim yalnız bir kadın soğuk bir mevsimin eşiğinde, yeryüzünün kirlenmiş varlığını anlamanın başlangıcında ve gökyüzünün yalın ve hüzünlü umutsuzluğu ve bu beton ellerin güçsüzlüğü
İnsanlar neden mi kötü Önce kendimize bir bakıp soralim ve ondan sonra buna cevap bulalım ϟ Birine selam veririz Allah rızası için Altında birşey ararlar ϟ Birine Allah rızası için el uzatirsin değmez derler ϟ Birine birşey anlatırsın bin kulp takip alay ederler ϟ Bir şey yazarsın anlamı olan Biri çıkar TDK'cı der olmamış ϟ Derdini
Sevgiden yoksun bir insan tekini düşünmek uzak bir ihtimaldir çünkü.
Nebukadnezar'ın oğlu ya da torunu (bu konu soy araştırmacıları açısından kesinlik kazanmış) Kral Belşazar'ın Babil'i var; ki Tanrı'nın yazısını dubarda ilk gören kişi o. Büyük Iskender'in kuzey Hindistan'dan Mısır'a ve Yunanistan'a uzanan bir imparatorluğun başkenti yapmak istediği; fatihin 323 yılında, otuz üç yaşında ve elinde İlyada'nın bir
undefined
Reklam
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.