This text has been automatically translated from Turkish. Show Original
"I was like a woman walking in a magical world where she didn't belong. This woman had the freedom to do whatever she wanted and not to do what she didn't want. That rare situation of not being dependent on anyone, giving up everything, cutting off all relations with the surrounding world, being completely independent and living by doing justice to one's independence; freedom from attachment to a man, marriage, or love; This woman was experiencing the pleasure of breaking away from the limitations of all rules and laws.
(...) Ahlâklı ve adaletin egemen olduğu bir toplumun yaratılabilmesi için, hukuka ve hukukun üstünlüğü bilincine ihtiyaç vardır. (...) Kur'an'da "ahkâm ayetleri" olarak isimlendirilen hukukî nitelik taşıyan ayetler vardır. Ancak Kur'an, bir hukuk kitabı değildir. Kur'an'daki hukuk çağrıştıran ayetlerin bile Kur'an'ın genel bütünlüğü içinde bir ahlâkî boyutu mutlaka vardır. Söz gelimi, hırsızın elinin kesilmesinden söz eden ayeti (Mâide 5/38) ele alalım. Hırsızı yakalayan insana, yakaladığı kimsenin elini kesme yetkisi hiçbir zaman verilmemektedir. (...) Bu ayette ne hırsızlık tanımlanmıştır ne de el kesme işinin ne zaman ve nasıl gerçekleştirileceği belirtilmiştir. Buradan çıkan sonuç; toplumu yönetenler, toplumun huzur ve güveni açısından mutlaka hırsızlığı önlemek zorundadırlar. Bunun nasıl yapılacağı ise yargıya kalmaktadır.
Sayfa 511 - Fecr Yayınları, 1. Baskı, Kasım 2023Kitabı okudu
Reklam
Yalancıları hiç mi hic sevmem. Büyük de olsa kusurlu insanlarla arkadaşlık lar kurmaya rıza gösteririm, kusurları büyük de olsa kusurlarını Yüce Yaratıcıya havale ederim. Onlardan sâdır olan ayıpları, kabahatleri Örter, gizlerim. Ancak yalancı oldu mu, iş değişir. Bence, bu kusur bütün güzel huyları siler, değerli ne varsa yok eder, insanda var olabilecek bütün iyilikleri kaybettirir. Böyle bir adamdan, iyilik adina hiçbir şey beklemem; çünkü her tür günahtan tövbe edilir, her tür kötülük saklanır ve ondan pişmanlık duyulur; ama yalandan asla kurtulun- maz, nerede olunursa olunsun, saklanılmaz. Şahsen bir yalancının yalanı kesin olarak bıraktığını ne gördüm, ne.de duydum. Bir yalanını yakalamadıkça, tanıdıklarımdan hiçbiriyle ilişkimi kesme girişiminde bulunmadım. Yalanını yakalamışsam, bu kez, ondan bizzat ben kaçındım ve onu yüz üstü bırakmaya çalıştım. Bu huy utanılası bir huydur. Bu huyundan dolayı kesinlikle kötü bilinip, kusurlu bir birey olarak parmakla gösterilmeyen herhangi bir kimse tanımadım. Bu tür yüzsüz alçaklardan Allah'a sığınırız. Bilgelerden biri şöyle demiştir: "Kiminle istersen arkadaş ol, ama şu üç kişiden sakın: Aptal, çünkü faydalı olayım derken sana zarar verir; kararsız, senin uzun ve sağlam dostluğun nedeniyle kendisine tam güvendiğin anda, seni ortada bırakır; ve yalancı çünkü, senin aklının ucundan bile geçmeyecek bir tarzda, senin aleyhinde bulunacak, sana kıyacaktır; oysa sen ona en ufak güvensizlik belirtisi göstermezsin ''
Sayfa 99
El kesme
Kur'an'ın bu müfessir ayetlerine dayanarak ve hiçbir sıkıntıya düşmek zorunda kalmayarak diyebiliriz ki, Maide 38'deki el kesmenin anlamı, hırsızın elinin bir şekilde kanatılıp hırsızlığına tanık olacak biçimde işaretlenmesidir. Toplum içinde caydırıcılık bakımından bu cezalandırmanın en ideal yollardan biri olduğunu hukukla uğraşan herkes kabul eder. Zaten cezanın amacı da caydırmaktır, sakat, özürlü hale getirmek değil. Hem Kur'an'ın ruhuna, hem de teşrii mantığa uygun olan da budur. Yerine konması her zaman ve bazen kolaylıkla mümkün olan bir çalıntı mal için, yerine konması asla mümkün olmayan insan organının kesilip atılmasını Kur'an'a ve teşrii mantığa yakıştırmak zorlamakla bile mümkün olmayacak kadar büyük bir saptırmadır.
Şeriat hukuku ile hırsızlık yapanların elinin kesilmesi belli iken, İstanbul’da çok sayıda insanın çolak ve elinin kesilmiş olduğunu öğrenen Fatih Sultan, kendi emri ile kol-el kesme cezası yerine had veya Tazir şeklinde sopa cezası ve her sopa başına bir akçe cezası getirilmiştir.
Rasulullah'ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem, kendi zamanında içki içen, zina yapan ve hırsızlık yapan kişiler hakkıda küfür hükmünü vermedi ve onlarla Müslümanlar arasındaki velayet bağlarını kesmediği sabittir. Sadece içki içene dayak, hırsızlık yapana el kesme cezasını uygulamış, ama aynı zamanda onlar icin istiğfar ederek "Kardeşiniz aleyhine şeytana yardım etmeyin" buyurmuştur.
Sayfa 147 - İlmi eserlerKitabı okudu
Reklam
363 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.