Hanbeli imamlardan İbn Kudâme el-Muğni isimli kitabında şöyle demiştir: Bu tür sözler(Hz. Peygamberin anne ve babasının imansız öldüklerine dair) harici bir karine ile beraber bulunursa Sebb-i Nebi [Peygambere sövmek] hükmü verilip söyleyen kişi öldürülür.
Sayfa 182Kitabı okudu
“Eğer bir meyyit (ölü) bulunursa, ve müslüman mı yoksa kafir mi olduğu bilinmezse; hitan (sünnet), elbise, hidab (boya) gibi alametlere bakılır. Eğer alamet bulunmazsa o zaman, meyyit Daru’l-İslam’da ise cenazesi yıkanır ve namazı kılınır. Meyyit Daru’l-Küfürde ise cenazesi yıkanmaz ve namazı da kılınmaz. Bununla alakalı İmam Ahmed der ki: Bu böyledir, çünkü kişinin bir dar içinde bulunması durumunda asli olan bu kişinin o dar’ın ehlinden olmasıdır. Ondan dolayı o kişiye dar ehlinin hükmü uygulanır, ta ki bunun aksine bir delil bulununcaya kadar.”
(Muğni, 2/404, 1638)
Reklam
Faydalanılması ve başvurulması gereken eski tahricler de vardır Hafız Zeynel Abidin el irak-inin ö.806 İmam Gazali nin ö.505 İhya eserinde geçen hadislerini ve tahric ettigi ve El mugni diye isimlemdirdigi kitabı gibi.Bu kitap ihyanın dipnotlarında basılmıştır. ihyayi okuyan kimse Gazali'nin delil olarak getirdiği hadislerin derecesini öğrenmek için bu kitab baş vurmaktan uzak kalamaz Çünkü ihyada nice aşırı zayıf hadisler asılsız ve uydurma olduğuna hükmedilmiş haberler vardır
Sayfa 174Kitabı okudu
Önsöz-Osman güman
M. Muhammed Şâkir'in, bu tespitle ilgili olarak yaptığı şu değerlendirme hayli dikkat çekicidir: “Anlambilimini temellendirdiği bu eserini yazmaya giriştiği andan itibaren Abdülkâhir el-Cürcânî'nin ulaşmak istediği tek amaç, Kâdî Abdülcebbâr'ın fesâhat hakkındaki görüşlerini çürütmek ve el-Muğnî'de belirlenen çerçevesiyle "lafız" hakkındaki sözlerinin yanlışlığını ortaya koymaktır. Dolayısıyla Cürcâni'nin, karşısına anlamı koyduğu lafız, "dille söylenebilen şey” anlamındaki mutlak lafız değildir. Bu ilişkinin gözden kaçırılması, lafız-anlam tartışmalarında çok büyük bir yanlışa düşül mesine yol açmış ve ne lafız, ne de anlam Cürcânî'nin kastettiği biçimde anlaşılmamıştır."
Sayfa 9 - Yazma eserler kurumu
Soru: Toprak ürünlerinin zekâtı nasıl verilir? Cevap: İmam Ebû Hanîfe’ye göre az veya çok bütün toprak ürünleri zekâta tâbidir (Mevsılî, el-İhtiyâr, I, 372). İmam Mâlik ve İmam Şâfiî’ye göre bir sene saklanabilen ve gıda amaçlı tüketilen toprak ürünleri zekâta tâbidir (İbn Cüzey, el-Kavânîn, 208; Şîrâzî, el-Mühezzeb, I, 288).Ahmed b. Hanbel’e göre, ölçülebilen, tartılabilen ve kurutulabilen dayanıklı gıda maddeleri ile pamuk ve keten gibi topraktan elde edilen ürünler zekâta tâbidir (İbn Kudâme, el-Muğnî, IV, 155-160).Günümüz âlimlerinin çoğunluğuna göre buğday, arpa, mısır, pirinç gibi saklanabilir tarımsal ürünlerden, üretim için yapılan gübre, ilaç vb. ekstra masraflar çıkarıldıktan sonra, geriye kalan ürün, nisap miktarına (beş vesk / ürününe göre 653-1000 kg. arası, mesela buğdayda 653 kg.) ulaşırsa zekâta tabi olur.Bunların dışındaki ürünler ise yukarıdaki maddelerden beş veskının değeri en düşük olanının kıymetine ulaştığı zaman (Şeybânî, el-Câmi‘u’s-sağîr, s. 130-131) öşür verilir. Bu görüş, nassların ruhuna uygunluğu ve yoksulların lehine olması sebebiyle daha uygun görülmektedir.
Soru: Dövme yaptırmak caiz midir? Cevap: Vücuda iğneler batırılıp, açılan deliklere boyalı maddeler konularak yapılan dövme, eski çağlardan beri yapılan bir cahiliye adeti olup, sağlık açısından zararlı olduğu gibi, dinen de yasaklanmıştır. Nitekim dikkat çekmek, daha güzel görünmek amacıyla, yaratılıştan verilmiş olan özellik ve şekillerin değiştirilmesi İslam dininde, fıtratı bozma kabul edilerek yasaklanmıştır (Nisâ, 4/119). Hz. Peygamber (s.a.s.), vücuda dövme yapmak, dişleri incelterek seyrekleştirmek gibi ameliyeleri, yaratılışı değiştirmek, fıtratı bozmak kapsamında değerlendirmiş ve bunu yapanların ve yaptıranların Allah’ın rahmetinden uzak olacağını bildirmiştir (Buhârî, Libâs, 83-87; Müslim, Libâs, 120). Dolayısıyla dövme yaptırmak caiz değildir (İbn Kudâme, el-Muğni, I, 129).
Reklam
50 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.